Tarih bölümü

Devlet üniversitelerinde mevcut olan ve kısa vadede getirisi olmadığı düşünülen tarih bölümü, özel üniversitelerde pek açılmaz.

Genel olarak özel üniversitelerde, kısa vadede geri dönüşüm, düşünüldüğünden tarih bölümü pek tercih edilmez.
Halbuki asrımızda sömürgeci ülkeler, sömürü sistemlerini askerî olarak değil, zihinlerin istilası olarak tatbik etmekteler. Zihinlerin istilası veya işgali şeklindeki uygulamanın realize edilmesi, kısa zamanda "köşeyi dönmek" olarak formüle edilmektedir.
Cüzdanların şişkin olması kafi olarak görülmektedir. Para "her kapıyı" açmaktadır, bu "köşeyi dönme" anlayışında.
Durum böyle olunca; sömürgeci ülkeler sömürmek istedikleri ülkelerde sosyal ilimleri (tarih, edebiyat ve sosyoloji vs) mümkün olduğu kadar cazibe merkezi olmaktan uzak tutmaya çalışmaktadır. Bunu nasıl realize ediyorlar? Mesela "tarih neye yarar ki?" denilir. "Tarih, hikâye ve masaldan ibarettir." "Sen gününü gün yap. Yarını düşünme".

Bu ve benzeri ifadeler veya vücut diliyle imaların yüzlercesiyle karşılaşıyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki, üniversite imtihanları sonrasında yapılan tercihlerde ilk sırayı, yüksek geliri olan bölümlerdir. Elbette insanların öncelikle karnını doyurmak gibi istekleri vardır ve bu son derece tabidir.
Ama hayat bundan mı ibarettir?
Bakınız, milletimizin dişinden ve tırnağından temin ederek, milyonlarca dolara satın alınan jetlerimiz, parasını veren insanların kendisini bombalamadı mı?
Milletin parasıyla alınan kurşunlar, millete sıkılmadı mı?
Göz bebeğimiz gibi koruduğumuz, ordumuzda bir kısım ihanet şebekeleri silahlarını millete doğrultmadı mı?
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Demek istiyorum ki, zihnî olarak şuurlanmadan elde edilen refah, başımıza bela olabilir.
Önemle hatırlatalım ki, zihnî inkişaf sosyal ilimlerle mümkündür. Fen ilimleri de elbette önemlidir. Fakat, fen ve sağlık bilimlerinin kullanımı insanın tercihlerine bağlı olduğundan ve insan denilen varlık da zihnî yapıyla şekillendiğinden, mesele, sosyal ilimlerde düğümleniyor.
Hatırlayalım; 15 Temmuz'da tankın önünde tek başına ve kadın haliyle direnen hanımefendi ne diyordu; "Tek başıma Allah'ın izniyle vatanımı savunurum".
Tanklara ve silahlı asker kılığındaki teröristlere elinde cep telefonu ve sırtında çantasıyla bu cesareti veren nedir?
İmanı değil mi?
Elbette, vatan sevgisidir bu cesareti veren. Zira o kahraman hanımefendi bilir ki, "vatan sevgisi imandandır".
İşte, biz diyoruz ki, bir vakıf üniversitesi olan Karatay Üniversitesi, uzun vadeli bir perspektifle tarih bölümünü açmıştır.
Osmanlı’nın son dönemi ve daha sonraki devrelerde ortaya çıktığını düşündüğümüz bu “köşe dönmeci” anlayışın kısa sürede ortadan kalkmasını beklemiyoruz. Ama bir yerden başlamak lazımdır.
Karatay Üniversitesi "para, kalitenin gölgesidir, kendisi değil" anlayışıyla bu fasit dairenin kırılması yönünde hamle yapmıştır.
KTO Karatay Üniversitesi Tarih bölümünü açarak şuurlu bir toplumun oluşumuna katkı yapmayı hedeflemektedir.
Milletçe katkı bekliyoruz.