Takım ruhu

Araştırma-geliştirme, üretim, kalite kontrol, dağıtım, pazarlama, reklam, müşteri hizmetleri, insan kaynakları... Pek çok orta ölçekli şirkette yer alan en bilindik birimler. Her birimde bir ya da birkaç kişi çalışıyor. Şirketin kâra geçmesi ise tüm birimlerin uyum içinde olmalarına bağlı… Her birim öncelikle kendi içinde bir takım. Bu takımların bir araya gelip stratejik kararlar alabilmeleri de şirketi geleceğe taşıyor. Patronların dünyası geride kaldı. Artık takımların dünyasındayız. Çalışanlar kendi başlarına ne kadar verim sağlasalar da belirleyici olan içinde bulundukları takımın verimi oluyor. Üç kişilik bir takım 3 kişinin ayrı ayrı yaptığı işten çok daha fazlasını çıkarıyor.

İngiltere’deki bir ilkokula bir haftalık bir ziyaret gerçekleştirmiştik. Okulla bağı olmadığı halde okulda yapılan tüm faaliyetlerde öğretmen ve öğrencilere destek olan kişiler gördük. Başta anlam verememiştik, sonradan eğitim gönüllüleri olduklarını öğrendik. Evet, bir öğrencinin başarısı sadece kendisine bağlı değildir. Öğretmenlerin, velilerin, okul idaresinin, milli eğitim müdürlüklerinin ve bakanlığın desteği şart. Eğitimde başarı ancak bir takım ile başarılır. Ve eğitim takımı öyle bir takımdır ki toplumun tamamı olarak bu takımın amaçlarına inanmalı ve ona destek olmalıyız.

50 yaşlarında bir İtalyan öğretmene İtalyan öğrencilerin Türk ve Alman öğrencilere göre daha fazla sigara içtiklerini söyledim. O da bana şöyle dedi. “Benim çocukluğumun İtalya’sında sokakta hiç tanımasa bile sigara içen bir çocuğa rastlayan İtalyanlar onları kenara çekip uyarırlardı. Artık bunu yapamıyoruz. Sizin ülkenizde bu gelenek devam ediyor. İnsanlarınız toplumsal değerleri koruma noktasında hemfikirler.” Evet, artık peygamberler gönderilmiyor. Büyük ahlak öğreticileri ön plana çıkamıyor. Değerler toplumda yaşayan herkesin takım ruhuyla hareket etmesiyle korunabiliyor.

Artık yeni buluşlarla ilgili herhangi bir fotoğraf karesinde tek kişi değil beyaz önlüklü en az birkaç kişi görüyoruz. Uzmanların dünyası geride kaldı. Bilimde bireysellik çağı kapandı. İnsanlık, kendini laboratuara kapatıp, bilimde çığır açıp, insanlığı kurtaracak bir insanı beklemeyi bırakalı çok oldu. En küçük bilimsel bir projenin bile pek çok insanın bir arada çalışmasını gerektiren yönleri var. Hatta üniversiteler tarafından yürütülen bazı bilimsel projeler bir insan ömrünü aşıyor. Önemli icatlar onlarca kişinin yüzlerce yıl süren planlı gayretleri sonucu gerçekleşiyor.

Sanat bireyselliğin en çok ön plana çıktığı bir alan olarak görülür. Ama sanat dünyasında da takım ruhunun etkileri çok rahat gözlemleniyor. Müzik, sinema ve tiyatroyu takımlar üretiyor. Müzeleri takımlar yönetiyor. Hatta takım ruhu içeriğe bile yansıyor. Film yapımcıları tek süper kahramanlı film yerine birkaç süper kahramanın birlikte kötülüğe karşı mücadele ettiği filmler yapıyor. 19.yüzyıl bireyselliğin ve tek başına yaşamak isteyen insanların yüzyılı oldu. Ama 21. Yüzyıl insanın insanı yeniden keşfettiği bir yüzyıl olacak. Sanatçının sanatçıyı yeniden keşfettiği bir yüzyıl olacak. Diğer sanatçılarla yakın çalışma fırsatı arayan gençler bu alanda daha hızlı ilerleyecek.

Bir ülkenin gelişebilmesi için cesur bir liderin etrafında kenetlenmiş inanmış bir takıma ihtiyaç vardır. Takım ruhu yüksek oranda enerji demektir. Bu yüzden gelişmiş ülkeler her işini takım ruhuyla yapmaya ve yaptırmaya meyillidirler. Gelişmişliğin temelinde takım ruhu ve istişare kültürü olduğu belli. İyi bir takım lider olmasa bile takım ruhundan gelen sinerjiyi kullanarak ülkeyi belli bir zaman için idare edebilir. Takımlarda amaç birliği vardır. Lider olmadığında sağa sola dağılmazlar, görevlerini yapmaya devam ederler. İyi bir takım zor zamanlarda ülkeyi savrulmaktan kurtarır.

Spor takım ruhunun en iyi anlaşılabildiği mücadele alanlarından. Takım olmadan bir hiç olduğunuzu yakından hissediyorsunuz. Bireysel çabalarla kayda değer yerlere varılamayacağını ifade ediyor. En değerli futbolculara sahip olmak şampiyon olmayı garantilemiyor. Milyon dolarlık oyuncuların takım çalışmasını öğrenmeleri gerekiyor. Takım kurabilme yeteneği, takımında görevini kabullenme ve takımın başarısı için çalışma isteği 21. Yüzyıl becerileri olarak görülmelidir. Aslına bakarsanız sporcular bireysel sporlarda bile yalnız değil. Çalıştırıcısıyla, doktoruyla, masörüyle bir takımın parçası…