Suriye’de savaş çıkanca hiçbir Suriyeli mülteciyi ülkemize almazdık.

Suriye’de savaş çıkanca hiçbir Suriyeli mülteciyi ülkemize almazdık. Böylece hiçbir şekilde Suriyeli mülteci sorunumuz olmazdı. Savaştan kaçak kadınlara, çocuklara ve yaşlılara acımamak insani bir tavır olamaz. İnsanlık tarihi bizi yargılardı, daha da önemlisi ölünce Allah bize hesap sorardı. Neyse ki hükümetimiz insani ve İslami bir tavır göstererek, açık kapı politikası ile Suriyeli mültecileri ülkemize kabul etti. Sadece Arapları değil, Kürtleri de kabul etti. Bu insani tavrımız dolayısı ile bu gün Suriyeli mültecilerin sayısı 3 milyona yaklaşmıştır. Önümüzde bir sorun olarak durmaktadır. Bu sorunun köklü olarak çözülmesi için dört çözüm yolunun dışında başka bir çözüm yolu yoktur. Bu çözüm yollarını şöyle sıralayabiliriz.



1. çözüm yolu: Suriye de barış sağlandıktan sonra hepsini zorla ülkelerine geri göndermek ya da gitmek istemeyenleri zorla sınır dışı etmek.



2. çözüm yolu: Suriye de barış sağlandıktan sonra, isteyen kalsın isteyen gitsin, ama vatandaş olarak değil, mülteci olarak kalsınlar.



3. çözüm yolu: Suriye de barış sağlandıktan sonra, isteyen kalsın isteyen gitsin, ama belirli şartları gerçekleştirmeleri durumunda vatandaş olma hakları ve şansları da olsun ancak vatandaşlık şartlarını gerçekleştiremeyenler mülteci olarak istedikleri kadar kalsın.



4. çözüm yolu: Suriye de barış sağlandıktan sonra, isteyen kalsın isteyen gitsin ancak hiçbir şart aranmaksızın bütün Suriyeli mültecilere istemeleri halinde vatandaşlık verilsin.



Genel olarak Suriyeli mülteciler sorunun çözüm yolları bunlardır. Bunların dışında başka bir çözüm yolu yoktur. Şimdi bunları sırası ile irdeleyelim.

1. çözüm yolunu, Suriye de barış sağlandıktan sonra hepsini zorla ülkelerine geri göndermek ya da gitmek istemeyenleri zorla sınır dışı etmek olarak anlatmıştık. Böyle bir çözüm yolu insani ve İslami değildir. Neden?

Suriye’de iç savaş çıkmaması için zamanında, Esad ile her türlü diplomatik görüşmeler yapılmasına rağmen bizim kontrolümüzün dışındaki nedenlerle Suriye de bir iç savaş çıktı. Arap baharı çerçevesinde çıkan bu savaşta ilk önce Amerika ayaklanan Suriye halkını destekledi; Mısır, Libya ve Tunus’da olduğu gibi… sonradan Amerika desteklemekten vazgeçti. Önceki yazılarımda bunların sebeplerini anlatmıştım. (ABD arap ilkbaharını neden sonbahara çevirdi içerikli yazılar) ancak Türkiye, Amerika ile eş zamanlı olarak, destekten vazgeçemezdi. Çünkü iktidardaki İslamcı AK parti yöneticilerinin inancı buna müsaade etmezdi. Ancak zaman ilerliyor, Suriye’deki Türkiye karşıtı cephe genişledi, Rusya ve ABD güçlerini Suriye’de birleştirdi. Suriye savaşının uzaması daha fazla insanın ölmesine, daha fazla insanın dul ve yetim kalmasına, daha fazla insanın sakat kalmasına neden olacağı, aşikar olmaya başladığında; Türkiye, kendi isteklerinden bir parça vazgeçme pahasına da olsa Rusya ve ABD ile anlaşma yolunu tuttu. Aksi takdirde, içinde Suriye halkının olmadığı, sadece rejimi destekleyen insanların yaşadığı bir coğrafyaya dönüşecekti. Çünkü uzun süren savaşlarda, savaşın olduğu coğrafyadaki insanlar, güvenli ve huzurlu yaşamak için göç etmeye başlarlar. Savaşın daha çok uzaması durumunda da göç ettikleri yerlerden geri dönmezler. Böyle bir durum ise Esad’ın ekmeğine yağ sürmek olacaktır. O böyle bir durumu güle oynaya kabul eder. Ancak Suriye de; Amerika da tüm isteklerini gerçekleştirmedi, Rusya’da tüm isteklerini gerçekleştiremedi. Zaten ABD ve Rusya’nın Türkiye ile anlaşmaya razı olması, kendi isteklerinin bir kısmından vazgeçmesi ile mümkün oldu. Orta bir noktaya razı olmak herkesin bir parça taviz vermesi ile mümkün olabilir. Tavizsiz olarak tüm isteklerimizi yaptırabilmemiz için Suriye’de ordumuzla savaşa girmemiz gerekirdi ki böyle bir durumda bile sonucun ne olacağı belli değildir. Sonunu bilmediğimiz bir bataklığın içine girmiş olurduk. Bütün kışkırtmalara rağmen hükümetimizde böyle bir yanlışın içine girmedi elhamdulillah.

Yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı, Suriye savaşının, bir takım tavizlerle de olsa bitirilmesi gerekirdi ve bitirilecek inşaallah. Yoksa böyle giderse, Suriye’de rejimi taraftarlarından (rafizilerden) başka devlet kuracak halk kalmayacak.

Tabi ki Türkiye’nin istediği demokratik bir rejim Suriye’de kurulabilse idi, Suriyeli mültecilerde vatanlarına rahatlıkla geri dönecekti. Bizde Suriyeli mültecilere vatandaşlık vermeyi düşünmeyecektik. Görünen o ki, Suriye de rejim güçleri savaş bittikten sonrada etkin olmaya devam edecekler. Bizim istediğimiz demokratik yönetim sisteminin kurulması gelecek on yıllarda ancak mümkün olabilecektir. Uzun vaade de kurulması beklenen bu demokratik rejim kuruluncaya kadar, Suriyeli mülteciler kendi vatanlarına dönseler bile, etkin olan rejim güçleri ve diğer rejim yanlıları tarafından idamlara, işkencelere, suikastlara, sürgünlere kısaca rejim güçlerinin ve taraftarlarının kötü muamelelerine maruz kalacaktır. Hele, hele rejime karşı savaşın ileri gelen liderlerine ve yakınlarına dünya dar edilecek ve büyük bir kısmı belki de öldürüleceklerdir. Böyle bir durumda, Türkiye’nin Suriyeli mültecilere savaş bitti, hadi artık ülkenize dönün diyemez. Onları Suriye’nin karanlık zindanlarına zorla gönderemez. Böyle bir durum, İslam’a ve insanlığa ters olur.

Yaralar sarılıncaya kadar, bir müddet Suriyeli mültecilerin bizim ülkemizde kalması elzemdir. Peki Suriyeli mültecileri, zorla ülkelerine gönderemeyiz, bizim ülkemizde yaralar sarılıncaya kadar istedikleri kadar kalmalı ama nasıl şartlarda kalmalıdır? bir daha ki yazıda inşallah…