Suriye üzerinden yeni hesaplar

“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.” Yaşa Kemal

Suriye’de kimyasal silah kullanılması iddiası sonrası başlayan kriz, büyük güçlerin karşı karşıya gelmesi sürecini hızlandırdı. Son zamanlarda gündem öyle hızlı bir şekilde değişiyor ki takip etmekte zorlanıyor insan. Gün içinde hem ülke hem de dünyayı ilgilendiren konular konuşuluyor. Herkesi ilgilendiren konuların başında gelen Suriye, yeniden sert rüzgârları estirmeye başladı. Doğu Guta’ya bağlı Duma’da kimyasal sonucu gerçekleşen ve yetmişin üzerinde masum insanın öldürülmesi, ABD ve Rusya’yı karşı karşıya getirdi. Bıçakların çekildiği bu süreç herkesi büyük endişe ve korku sarmış durumda. Çünkü bu hesaplamanın altında ölen insanların canları değil, aksine güç ve teknolojik anlamda gövde gösterisi yapmak.

Dış güçlerin müdahalesini bir tarafa bırakırsak, Suriye’nin de geçmişi çok parlak değildir. Baba Esad, Suriye’yi baskıcı ve otoriter yönetimle yirmi dokuz yıl idare etti. Babadan oğula geçen yönetim anlayışı hiç değişmedi. Katliamlar Esadlar döneminde de varlığını her zaman devam ettirdi. Beşar Esad tarafında uygulanan politika herkesçe malumdur. 2011’de başlayan demir yumruk yönetimi milyonlarca insanın ölmesi ve yurdundan olmasına sebep olmuştur. İktidar bunların gözlerini karartmış, hiçbir şey görmez oldular.

Türkiye artık bölgede egemen güç olduğu herkesçe malumdur. Durum böyle olunca bölgeye yerleşmek isteyenler de hesapları yeniden yapmaya başladı. Türkiye’nin S400 konusunda Rusya ile anlaşması, haliyle Batılı ülkeleri kızdırması kaçınılmaz oldu. Üstelik Akkuyu nükleer santralin yine Rusya işbirliği ile atılması ve hala 3. Havalimanı hazmedemeyen gruplar hain planlarını uygulamaya başladılar. Bu iş nasıl olacak? Terör örgütleriyle elini kolunu bağlamaya çalışacaklarını düşünen gruplar, büyük bir yanılgının içine düştükleri kaçınılmaz oldu. Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı iyi bir ders niteliği oldu.

ABD ve türevleri Ortadoğu coğrafyasında terör örgütlerini beslemesi herhalde boşuna değildir. Yıllardır YPG/PYD üzerinde büyük bir bölge keşfi yapanlar, oradan elini kolunu sallayarak çıkacaklarını düşünmüyorum. Çünkü yeraltı kaynakları bakımdan zengin olan bölge, emperyalist düşüncelerin iştahını kabartmış durumda. Buralara yerleşmek için bir bahane ile girmeye çalışacaklar. Bu bağlamda bakıldığında Irak örneği ortadadır, unutmamalı ve unutturulmamalıdır. DEAŞ’ı bahane ederek girdikleri oyunu Türkiye’nin bozması canlarını sıkmıştır. Çünkü öyle bir büyüttüler ki örgütü, kimse baş edemez izlemi yarattılar. Ama Türkiye önünde hiçbir varlık göstermeyince işin aslıda ortaya çıkmış oldu.

Muazzam bir silah yarışına giren ABD ve Rusya, hesapları üs kurmadan tutun da yeraltı kaynaklara sahip olmak için sürekli karşı karşıya gelecek gibi görünüyor. Aslında her ikisinin de oradaki insanların mağduriyeti değildir. Türkiye’nin çabalarına azıcık biraz destek vermiş olsaydı bugün milyonlarca insan mağdur edilmezdi. Türkiye’nin üzerine düşen görev aklıselim hareket ederek varlığını muhafaza etmek, bölgedeki tansiyonu düşürmelidir. Bölgedeki huzur ve istikrar ancak ve ancak Türkiye önderliğinde olabilir. Çünkü hesapları menfaat, çıkar ve ölümler üzerinde değil, aksine insanlık üzerine inşa etmiştir.

Vesselam!