SURİYE-IRAK VE FİLİSTİN MİLLİ MÜCADELE'DE YANIMIZDAYDI-4

Fransızlarla Ankara Antlaşması/Suriye ile Yollarımızı Ayırıyoruz

Bu teşkilatlar Türkiye'deki milli mücadele hareketine büyük katkıda bulunmuşlardır. Ne zamanki Fransızlar, Çukurova, Antep ve Urfa şehirleri ile çevresine yönelik askeri faaliyetlerini artırsa Kuzey Suriye'deki kuvayı milliyeciler hemen askeri harekete geçerek, Fransızlara ağır kayıplar verdirerek Anadolu'ya ilerlemelerine engel olmuşlardır. Mecburi olarak Fransızlar kuvvetlerinin büyük çoğunluğunu Kuzey Suriye'de bulundurmak zorunda kalmışlardır.

İbrahim Hanu isyanını bastıramayan Fransızlar, tüm Suriye’yi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldılar. Bunun üzerine isyanın arkasındaki güç olan Ankara ile anlaşma yolunu aramaya başladılar. Böylece Suriye direnişinin manevi dayanağını yok etme ve onları kendilerine mecbur etme yoluna başvurdular.

Nutuktan Atatürk bu konuda şöyle diyor: Atatürk, Harbiye Nazırlığı Başyaveri Salih ve Rauf Bey’e gönderdiği 20,02,1920 tarihli şifreli mektupta Suriye ve Halep’teki Kuvayi Milliye için Nutuk’ta şöyle der: Fransızların hemen Adana’yı boşaltmaları istenmelidir. Yoksa Kuvayı Milliyenin kurtarıcı eylemlerinin önlenemeyeceği ve bu ateşin Halep ve Suriye’ye yayılmak üzere bulunduğu Fransızlar Adana ve çevresini ne kadar çabuk boşaltırlarsa o kadar yarar sağlayacakları kendilerine açıkça anlatılmalıdır. Nutuk, s. 502-503

9 Haziran 1921 yılında Henry Franklin-Bouillon başkanlığındaki heyet Ankara'ya gelir. Bouillon, Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Kemal Bey ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile iki hafta kadar devam eden görüşmelerde bulundu. En sonunda Sakarya Meydan Muharebesinin ardından Ankara Antlaşması imzalandı.

O zamanki şartlarda anlaşmaya zorlansak da aslında hiç içimize sindirmedik. Bunun en önemli delil de Hatay’ın daha sonra Anavatana katılmasıdır. Hedef, tüm Misak-ı Milli sınırlarını ve hatta eski toprakları birleştirmekti. Bunlar Atatürk’ün gizli meclis zabıtlarında da bulunmaktadır.

Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması'ndan sonra da Türklerin Suriye'deki etkileri devam etmiştir. Türkler ve Türk taraftarı Suriyeliler Şam'daki Yakın-Doğu Kurtuluş Cemiyeti ile birlikte Türkiye'yi desteklemeye devam etmişlerdir. Bu cemiyetin üyelerini Türkler ile Araplar oluşturmakta olup, üyelerinin çoğunluğu Osmanlı Devleti'nde subaylık ve idarecilik yapmış kişilerdi.

Bu antlaşma ile her ne kadar Güneydoğu Anadolu’nun işgali ortadan kaldırmış olsa da Türkiye, Suriye iddiasından vaz geçmiş ve onların mücadelesini desteklemekten çekilmiştir. Bu durum, Suriyelilerin Türkiye ile işbirliği yapma ve Türkiye’ye bağlanma düşüncesini yok etmiş, onlar da artık hedeflerini tam bağımsızlık olarak çizmişlerdir. Bu mücadele 1946 yılında amacına ulaşmış ve Suriye bağımsız olmuştur.