Soytarılara şiddetle ihtiyaç var

Soytarı, sözleriyle ve davranışlarıyla güldürüp eğlendiren kimse, maskara, kaşmer anlamlarında kullanılır. Bir meslek olarak kabul edin veya etmeyin; ancak soytarılığın tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Arapçadan dilimize geçen bu kelime, Arapçada; sahte fallus takarak gülünç ve çoğunlukla müstehcen oyunlar oynayan kişiler için kullanılan ‘satir’ kökünden türetilmiştir.

Mısır firavunlarından, 13. Charles döneminin Fransa’sına oradan 15. Yüzyılda Montezuma'nın imparator olduğu Meksika’ya uzayan çizgide soytarıların hemen hemen girmediği saray eğlendirmediği devlet başkanı kalmamıştır. Tarihçi Murat Bardakçı, Osmanlı sarayında soytarı bulundurma geleneğinin Yıldırım Bayezid zamanında başladığını söylemektedir. Bardakçı’nın ifadesine göre Osmanlı saray soytarıları, daha çok Araplardan veya Habeşlilerden seçilir ya da esir pazarlarından satın alınıp saraya hediye olarak gönderilirlerdi. Cüceler, kamburlar ve hadımlar en çok rağbet gören soytarılardı.

İngilizcede soytarıya ‘jester’; Fransızcada soytarı olmasa da onun gibi okuyucu anlamında ‘minstrel’ sözcüğü kullanılmaktadır. Minstre, Latince ‘bir başka otoritenin emrinde görev yapan’ anlamındaki ‘ministerium’dan gelmektedir. İngilizler, 1916’dan sonra Başbakanın emri altındaki devlet departmanlarına da ‘minister’ demeye başlamışlardır. Jester(soytarı) ile ministerin(bakan) birleştiği yer işte burasıdır. Jester, Kral’ın dar kabinesinin imtiyazlı üyesi yani ministerin olarak görev alır.

Etrafları yalakalarla kuşatılmış imparatorlar /krallar /sultanlar, kendilerine doğruyu söyleyebilsin diye bir soytarıyı mutlaka yanlarında bulundururlardı. Soytarının en önemli görevi, rahatsız edici de olsa gerçekleri, mizahi tarzda ve velinimetini rencide etmeden söyleyebilmektir. Soytarılar, çoğu zaman bir halk şarkısına uyarlanmış dörtlükle devlet katında yapılan hatayı, yanlışı dile getirirlerdi. Hükümdarın veya üst düzey yetkililerin yozluklarını, hatalarını, aksak ve eksiklerini, yönetimle ilgili dokunulmaz görülen yanlışlarını hicvederlerdi. Soytarılar, ayrıca kralların /hükümdarların /sultanların en sıkıntılı zamanlarında onların imdadına yetişir; onları güldürür, dertlerini unutturur, gerginliklerini azaltır, etraflarını kuşatan yalakaların söyleyemediklerini söyler; sonuçta da yaptıkları bu hizmetin karşılığında yüklüce bahşiş alırlardı.

Osmanlı sarayında soytarılık müessesi, demokrasi yolunda atılan ilk adım olan Tanzimat ile birlikte kaldırılmıştır. İnsanlık tarihi ile birlikte var olan ve maharet gerektiren bu meslek; yaşadığımız zaman diliminde kitaplarda, tiyatro ve görsel yayınlarda kendisini unutturmasa da gerçek anlamı ile varlığını sürdürememiştir.

Günümüz dünyasında demokrasiyi henüz içine sindirememiş yöneticilerin çevrelerini, bir zamanların soytarılarına rahmet okutacak biçimde sosyolojik evrime uğrayarak kaşarlanmış; kaşarlandıkça da yalama olmuş çok sayıda dalkavuk, yağcı, şaklaban, şakşakçı, yaltaklar almışlardır. Bunların içerisinde en tehlikelisi dalkavuklardır.

Dal-kavuk,‘sarıksız kavuk’ demektir. Sarık, bilindiği üzere eskiden ‘ilmin’ sembolü olarak kullanılırdı. İlim sahibi; kellesi gitse doğruya doğru, eğriye eğri demekten çekinmeyen ahlaklı ve haysiyetli kişi demekti. Oysa günümüzün sarıklı/ sarıksız kavukları, özellikle de isimlerinin önüne taktıkları prof. lakaplılar, olaylara ve durumlara doğru /yanlış; hukuk /gayri nizamilik gözü ile değil, velinimeti saydıkları kişilerin ağzından çıkan kerametli(!) sözleri esas alarak bakmaktalar.

Günümüzün dal-kavuklar,“ne diye kral çıplak, deyip de başımı ağrıtalım; üç maymunu oynamak, çok daha kârlı, diye düşünmekte ve dilsiz şeytan rolünü başarı ile sürdürmekteler. Şimdilerde “doğru”; ilmi gerçekler değil, hüküm verenin kararlarıdır. Hatta ‘kraldan çok kralcı’ olan zamane dal-kavukları; verilen kararları alkışlamakla kalmayıp acaba ne yapsam, ne etsem, ne söylesem de velinimetimin göze girsem telaşı içerisinde çırpınmaktalar. Eh! Sonuçta karar sahibinin maddi ve manevi iltifatına mazhar olmak var. Oysa dalkavukluk ve onun icracısı dal-kavuklar, ülke için, millet için, devlet için hatta hüküm veren kişi için pimi çekilmiş birer bombadır. Bu kişiler, ülkeyi, devleti, milleti uçuruma sürüklemekle kalmaz, dal-kavukluğunu yaptığı kişinin tükenişini de hazırlarlar. O nedenle günümüzde rahatsız edici gerçekleri, şaka yollu da olsa ifade edebilecek kadim zamanlardaki soytarılara şiddetle ihtiyaç var.

Allah, bu milleti umum dalkavuk, yağcı, şakşakçı ve yaltakların şerrinden korusun.