SÖYLEYİN ALLAH AŞKINA, NE YAPILMAK İSTENİYOR?

Batı’nın çelik zırhına karşı iman dolu göğsümüzü siper ederek kazandığımız Çanakkale Savaşı, ardından işgal altındaki yurdumuz için canımızla, kanımızla yazdığımız bir Kurtuluş Savaşı… Ve kurduğumuz Cumhurbaşkanlığımızın forsundaki 16. Türk devleti olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti…”

100 yıl sonra Allah aşkına söyler misiniz bana nereye gidiyoruz; daha doğrusu nereye götürüyoruz devletimizi? Üç tarafı denizlerle bezeli cennet ülke Türkiye’mize ne yapılmak isteniyor? Her karış toprağı milletimizin asil kanı ile yoğrulu bu toprakların her türlü nimeti ile beslenenler size sesleniyorum milletimizi ve ülkemizi nereye götürüyorsunuz?

Dışarıda, içeride bu ülkenin, bu milletin her türlü değerini ayaklar altına alınmasını salt çıkar ve bazı kişilerin ikbaline bağladığımız için hataya mı düşüyoruz? Bir başka amaç mı var?

Akan iki acının, kanın ve gözyaşının hiç eksik olmadığı zor bir coğrafyada yaşıyoruz, yaşayacağız. Bu coğrafyada güçlü kalabilmenin tek yolu güçlü bir ordudur. Şimdi soruyorum; önlem alınmadığı için devletin içerisine sızan hainlerce başlatılan Ergenekon, Balyoz, Sarıkız ve benzeri operasyonlar… Sonra Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayacak kadar alçalan aynı hainlerin kurdukları tuzaklar… Ardından kapatılan askeri okullar… Türk ordusunun komuta kademesindeki generallere “eşek” benzetmesi ve bütün bunlarla birlikte Türk milletinin göz bebeği ordunun itibarsızlaştırması, aşağılanması ve yok etme planları…

Hukuk, adalet, insan hak ve özgürlükleri ile demokrasinin aşındırılması…“Devletin dini adalettir.”, ilkesinden uzaklaşılması, adaletin bilerek ve istenerek yıpratılması, vatandaşın hukuka güvensizliğinin tavan yapması...

“Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir.” temel prensibinin tecelli ettiği TBMM’nin yetkilerinin daraltılması…“Kuvvetler ayrılığı” ilkesinin rafa kaldırılması... Ülkenin birlik ve bütünlüğünün teminatı/ temsilcisi olan Cumhurbaşkanının taraflı hatta bir siyasi partinin genel başkanı olması... Getirilen ucube bir sistemle birlikte devletin bütün kurum ve kuruluşlarının iktidar olan siyasi partinin ve o partinin genel başkanının emrine verilmesi…

Devletin olmazlarından liyakatin yerine adam kayırma ilkesizliğinin alması…

Uygulanan hatalı dış politika ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin yalnızlaştırılması; en yetkili ağızlardan devletin beka(varlık-yokluk) meselesi dillendirilir hale getirilmesi...

Bu milletin kapitülasyonlardan çektiği unutularak devlete ait limanlar başta olmak fabrika, işletme kısaca gelir getiren her ne var ise özelleştirilerek işletim haklarının yabancılara devredilmesi, satılması…

Devletin dolayısı ile vatandaşın, 480 milyar dolar gibi Düyunu Umumiye’yi hafızalara çağrıştıran bir büyük borcun altına sokulması…

İsrafın, şaşaanın, gösterişin olabildiğince palazlanması, bunun bir hak gibi algılanması…

Talanın, yağmanın başını alıp gitmesi; rüşvetin sıradanlaşması alanın ve verenin kayrılıp korunması…

Vatandaşın devlet tarafından kıymeti iktidar partisine yakınlığı ile ölçülür hale gelmesi… Bizzat devlet yetkilileri tarafından vatandaşların ayrıştırmaya, hor görmeye, ötelemeye, ötekileştirmeye hatta hakarete tabii tutulması…

Kör topal yürüyen demokrasi inancı ve kavramının tümüyle yok edilmesi… Demokrasinin, ranta açılan kapı olarak görülmesi kısaca demokrasinin “Yemokrasi1 haline dönüştürülmesi...

Beşinci güç olarak tanımlanan medyanın satın alınarak taraflı hale getirilmesi, taraflı medya aracılığı ile de yapılan olumlu işler göklere çıkartılırken olumsuzlukların görmezden gelinmesi, kabullenilmemesi…

İftira, çamur atmak, bel atı vurmak; komplo, şantaj ve kumpasın sıradan işler haline getirilmesi; Yalana altın çağının yaşatılması…

Hakkın kötüye kullanılması; nefis ve hırsa yenik düşülerek günahlara kılıf bulunmaya çalışılması… Öfke, kin ve nefret söylemlerinin geliştirilmesi…

Seviyesizlik, ilkesizlik, kokuşma ve çürümenin tavan yapması…

Türkçemizin küfür dili haline getirilerek çirkinleştirilmesi…

Güç zehirlenmesinin anaforuna kapılan siyasilerin kutsal ne kadar değer varsa siyasete kurban etmeleri… Allah adına aldatmanın meşrulaştırılması…

Uygulanan hatalı tarım politikaları ile birlikte kendi kendine yetebilen ülkenin saman, soğan, et ithal eder duruma düşürülmesi…

İşsizliğin tavan yapması…

Eğitimin sisteminin her iki yılda bir değiştirilmesi, yarını kucaklayacak evlatlarımızın zekâ ve yeteneklerini geliştirmelerine imkân verilmemesi… Her ile bir veya daha fazla üniversite her ilçeye bir yüksekokulla birlikte yüksek öğrenimin kalitesinin düşürülmesi…

Söylenecek yazılacak o kadar çok şey var ki…

Biz yine baştaki soruyu dönelim:

SÖYLEYİN ALLAH AŞKINA NE YAPILMAK İSTENİYOR?