Sosyal medya ortamı çok farklı bir zemin. İnsanlar çok farklı. Mert insanlar olduğu gibi namert, kahpe, sütü bozuk, takıntılı, fikr-i sabit vs olabiliyor. Sosyal medyada kiminle muhatap olduğumuzu bilmiyoruz.

Sosyal medya ortamı çok farklı bir zemin.

İnsanlar çok farklı.

Mert insanlar olduğu gibi namert, kahpe, sütü bozuk, takıntılı, fikr-i sabit vs olabiliyor.

Sosyal medyada kiminle muhatap olduğumuzu bilmiyoruz.

Mümkün olduğu kadar filtre etmeye çalışsak da mert insanlarla karşılaştığımız gibi takıntılı ve fikr-i sabit insanlarla da karşılaşmak mümkün.

Sosyal medyada yer almamızın sebebi, bildiklerimizi, nezaket ve ölçü çerçevesinde faydalı olmaya çalışmaktır.

Milletimizin bir hassasiyetini burada tekrar hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum:

Türk milleti sadece Müslüman değil aynı zamanda İslam'ı temsil mevkiinde olmuştur İslam'a girdikten sonra.

Yani bin sene İslam'ı temsil etmiştir. Bunun yarısı fahri yarısı resmidir.

Milletimiz İslamiyet ile şereflendikten sonra Yavuz Sultan Selim'e kadar fahrî, bu tarihten sonra 1924'e kadar resmi olarak sevgili peygamberimize layık olmaya çalışmıştır.

'Fahrî ve resmî' şeklindeki tasnif izafidir bana aittir farklı şekillerde de yapılabilir.

Türk milletinin kahir ekseriyeti Ehl-i sünnettir.

Yani 'Ehl-i sünnet' hem sevgili peygamberimize hem de Eshabının tamamına hürmet etmek anlamına gelir.

Ehl-i sünnet kavramının daha başka göstergeleri vardır.

Mesela Hz. Ka'ka ismi Eshab-ı Kiram'dan birinin ismidir Hz. Ömer döneminde mühim fetihlerde bulunmuş bir kumandandır ve Hz. Ebu Bekir'in duasını almıştır.

Ben bir Müslüman olarak "Ka'ka" ifadesini necaset anlamında kullanmayı tercih etmeyenlerdenim.

"Ka'ka" kavramının antik Yunan'da kullanılmış olması veya Farisilerin kullanması bilgi olarak kayıtlarda bulunabilir.

'Ka'ka' kelimesini etimolojik cihetiyle ilgilenerek 'necaset' anlamında kullanılmasında mahzur yok diyenler olabilir.

Kullanmakta olduğumuz Latin alfabesinin yetersizliği sebebiyle 'Ka'ka' ifadesi farklı anlaşılabilir.

"Ka'ka" kavramının Eshab-ı Kiram'dan birinin ismine lafzen benzerlik göstermesi benim ve benim gibi düşünenler açısından hassasiyet meselesidir.

'Ka'ka' kavramını 'necaset' anlamında kullanılmasında mahzur yok diyenlere şunu sormak isterim:

Size 'pezevenk' denilmesinde bir sakınca var mı?

"Pezevenk" kelimesinin Azerice'de " iş adamı " demek olduğunu ve hürmetkar anlamında kullanıldığını hatırlarsak, bu kelimeyi Türkiye'de kullanabilir miyiz?

'Pezevenk' kavramını nasıl Türkiye'de kullanamıyorsak 'Ka'ka' kavramını 'necaset' anlamında kullanmak bana göre uygun değil.

Ama kullanmakta ısrar edene bir diyeceğimiz olamaz.

Sevgili peygamberimize ve Esbab-ı Kiram'a hürmet etmek her Müslüman gibi bizim de şiarımız.

Okuma- yazma bilen herkes İslam Tarihini okuyabilir/okumalıdır.

Sahası yakın tarih olanlar özellikle İslam Tarihini okumalıdır.

Zira İslam tarihi bilinmezse Cumhuriyet tarihi doğru anlaşılmaz.

Her Müslüman sevgili peygamberimize ve O'nun güzide eshabına hürmet eder/etmelidir.

İnsanlar bildikleriyle amel ederler.

Ümit edilir ki, 'bildikleri' sahih olsun.

Bunun için iki temel şart vardır:

Samimi olmak ve öğrenmeye açık olmak.

Kişi, samimi ve öğrenmeye açık olursa kanaatim odur ki, Cenab-ı Hak ona kapılar açar.

Hangi meslek ve hangi sahada olursak olalım, asgari seviyede ilmihal bilgisine sahip olmak mecburiyetindeyiz.

Herkesin meşrebi, mezhebi ve siyasi görüşü kendine aittir.

Her sahada mütehassıs olduğumu iddia etmedim.

Kendi sahamda, okuduklarım kadarıyla bilgi sahibiyim.

Ukala olmamaya çalışırım.

Terbiyesini aldığım hocalarıma her zaman hürmet etmeyi görev addederim.

Şeytan'ın bir zamanlar meleklerin hocası olduğunu hocalarımdan öğrenmiştim.

Yani her sahada veya bir sahada "her şeyi bilirim" iddiasında olmaktan Allah'a sığınırım.

Besmele çekilen, ülkemize, milletimize ve insanlığa faydalı nesillerin yetiştiği kuruluşlara düşman olmaktan Allah'a sığınırım.

İlkokuldan üniversiteye ve doktora tahsilime kadar; resmi veya fahri bana emek veren bütün hocalarıma minnettar kalmak tercihimdir.

Üç-beş kelime öğrenince kendini 'alim' zannedenlerden değilim.

Yıllarca milletimizin evlatlarına besmele öğreten cefakar insanlara her zaman ve her zeminde saygılı olmayı medeni olmanın bir gereği sayarım.

Unvanım ister profesör ister doçent ister araştırma görevlisi, ne olursa olsun; her halükarda 'talebe' olmayı tercih edenlerdenim.

İtici olan: ukala olmaktır, akıllı olmak değil.

Unutmayalım:

Sosyal medya duvar yazıları gibidir.

Sosyal medyaya yazılan ifadeler, sizin karakterinizi ve iç dünyanızı yansıtır.

Aşırılık her halükarda ölçüyü kaybettirir.

İster düşmanlık olsun isterse dostluk olsun fark etmez.

İtidal en önemli miyardır.

Tekrar hatırlatmakta fayda gördüğüm husus şudur ki,

Nankörlük çok kötüdür.

Derler ya, köpek bile yal yediği kaba pislemez.

Duam odur ki, Cenab-ı Hak hepimizi kripto tiplerle imtihan etmesin.

Cenab-ı Hak terbiyesini aldığımız kuruluşlara/hocalara/ocaklara ihanet edenlerle karşılaştırmasın.

Cenab-ı Hak şeytanî bir hırsla sürekli olarak saldıran insanların şerrinden hepimizi korusun.