SORU: Bir kimse sabah kahvaltısı yapmak için fırından ekmek alsa, sonra bir bakkala gidip ekmeğe katık olsun diye peynir alsa. Peynirden sonra biraz da zeytin ver dese, bakkal dükkânında zeytin olduğu halde vermese, onu karşıdaki komşumdan alıverin dese, müşteri sende zeytin var, niçin satmıyorsun diye sorduğunda o, ben siftah ettim, komşum etmedi cevabını verse, o bakkal nasıl bir bakkaldır?

CEVAP: Onda fütüvvet (gönül yiğitliği) ahlakı vardır. O komşusunu düşünen ve koruyan sâlih bir kimsedir. Ekremülekremîn olan Cenab-ı Hak onu mükâfatlandırsın.

SORU: Üniversite öğrencisi mü’min bir genç, babasının kendisine verdiği harçlığın bir kısmını çok fakir bir arkadaşı ile paylaşsa, bu hayrın sevabı kendine mi yazılır, parayı veren babasına mı?

CEVAP: Parayı veren baba onu oğluna temlik etmiş, o da temellük etmiştir. Yaptığı hayrın tamamı ona sevap yazılır, babasına da böyle hayırlı bir çocuğa sahip olduğu için aynı sevap verilir. Ne mutlu onlara.

SORU: Bediüzzaman’a bağlı bir Risale-i Nur talebesi Nurcu veya değil, bir mü’min kardeşinin gıybetini edebilir mi?

CEVAP: Gıybet Kur’an’ın haram kıldığı, Resulullah Efendimizin (Salât ve selam olsun ona) kötülediği çok çirkin, çok iğrenç büyük bir günahtır. Bediüzzaman hazretleri de, bir İslam büyüğü olarak gıybeti zemm etmiştir. Gerçek bir Nur talebesi asla gıybet etmez. Gıybet eden kimse, dıştan Nurcu gibi görünse de özde ve içte Nurcu değildir. Aynı şey tarikat mensupları için de geçerlidir. Hiçbir salih ve muttaqi mü’min arada bir istisnaî olarak ayağı kaysa bile mütemadiyen (devamlı olarak) gıybet etmez.

SORU: Buluğa ermiş erkek ve kız çocuklarına ilmihallerini öğretmeyen veya öğrettirmeyen, onlara beş vakit namaz kıldırmayan anne babaların veya velilerin durumu nedir?

CEVAP: Bu hususta ellerinden geleni yapmazlarsa günahkâr, suçlu ve sorumlu olurlar.

SORU: Bir mü’minin kalbinde Rabb Teala sevgisiyle Deccal sevgisi bir arada olur mu?

CEVAP: İki zıt bir kalpte ictima edemez. Deccal, Nemrud, Firavun sevgisi imanı götürür.

SORU: Bir İslam toplumu halkı uyaracak, aydınlatacak, bilgilendirecek, doğru yola çağıracak, irşad edecek, nasihat edecek, lisanen emr-i mâruf ve nehy-i münker yapacak, namazı dosdoğru kıldıracak icazetli muhlis muttaqi ulema ve fuqaha yetiştirmez ise sorumlu ve günahkar olur mu?

CEVAP: Bütün toplum, bütün Müslümanlar derece derece sorumlu olur, günaha girer.

SORU: Bütün öğrencileri okulun camiinde beş vakit namazı okul imamının ardında cemaatle kılmayan, öğrencilerinin ancak beşte biri musalli olan bir okula İslam okulu denilebilir mi?

CEVAP: Böyle bir okul asla din okulu olamaz. Bir okulun din okulu olabilmesi için şu şartların hepsinin onda olması gerekir: (1) Ehl-i Sünnet itikadı okutulacak ve öğretilecek… (2) Namaz vakitlerinde ezan okunacak ve bütün talebe (bir eksiksiz) cemaatle namaz kılacak… (3) Kız erkek karışık karma eğitim yapılmayacak… (4) Başta fıkıh olmak üzere âli ilimler okutulacak…

SORU: Darvin’in evrim nazariyesine inanan bir kimsenin durumu nedir?

CEVAP: Âlemin kadim olduğuna, hayatın kendi kendine tekâmül ile oluştuğuna inandığı ve yaratılış inancını inkâr ettiği için kâfir olur.

SORU: Allah’ın sıfatlarını inkâr eden, Kur’an’ın mahlûk olduğuna inanan bir Mutezilî’nin ardında namaz kılınır?

CEVAP: Zemahşerî gibi âlim olsa yine kılınmaz, kılındı ise tekrar kılınması gerekir.

SORU: Derneklere, vakıflara, kurumlara, tüzel kişilere zekât verilir mi?

CEVAP: Ehl-i Sünnete göre verilmez. Zekât, Kur’an’da listesi verilen hakikî şahsiyetlere temlik yolu ile verilir. Zekât parasıyla ve malıyla cami bile yapılmaz.

SORU: Ayakta tebevvül eden imamın ardında namaz kılınır mı?

CEVAP: Taharete riayet etmediği için kılınmaz.

SORU: İslam devletinin reisi olan Halife’nin faqih olması şart mıdır?

CEVAP: Şarttır. Mutlak müctehid olması evladır. En azından tabakat-ı fuqahanın en alt derecesi olan ashab-ı fetva olması gerekir.

SORU: Müslüman gençlerin, arkadaşlarına ve emsallerine namaz kıldıracak kadar fıkıh ve kıraat bilmeleri gerekir mi?

CEVAP: Gerekir.

SORU: Başı açık namaz kılmanın hükmü nedir?

CEVAP: Hanefî mezhebinde başın takke, arakiye, imame, islamî bir serpuş ile örtülü olması namazın edeb ve sünnetlerindendir. Bunu terk etmek Sünnet-i seniyyeyi hafife almak ve edebe aykırı olur.

SORU: Bir Müslüman’a sen hangi topluluktansın suali tevcih olunsa ne cevap vermelidir?

CEVAP: Ben elhamdülillah Ümmet-i Muhammed’denim demelidir. Müslüman’ın birinci ve ana kimliği budur. İlk önce bunu beyan etmeden ben şu veya bu cemaattenim, tarikattenim, gruptanım demek doğru olmaz.

SORU: Allah’ı seven, Resulullahı seven, ehl-i Kıble, ehl-i Tevhid bir Müslüman’a; günahı, hatası, zulmü yüzünden buğz ve düşmanlık edilebilir mi?

CEVAP: Zatına bütünüyle düşmanlık edilmez. Sadece günahına, zulmüne, fıskına buğz ve onlardan nefret edilir. Din kardeşliğinden silinmez. Islahına dua edilir.

SORU: Ulvî, muazzez, mübarek, mukaddes İslam dinini süflî politikaya, nefsaniyete, dünyevî ihtiraslara, haram kazançlara âlet edenlerin hükmü nedir?

CEVAP: Onlar beyinsizdir, süfeha takımındandır. Onların peşine düşülmez. Düşenlerin burunları pislikten kurtulmaz.

SORU: Siyaset dine alet edilebilir mi?

CEVAP: İktidarı, dehası, firaseti, takvası, verası, zühdü olanlar, hiç tâviz=ödün vermeden bunu yapabilirlerse yapsınlar. Yapamayacaklar ise uzak dursunlar.

SORU: O yemini yapmak câiz midir?

CEVAP: O yemin Şeriat ve fıkıh kriterlerine göre küfürdür. Fetvasız ve ruhsatsız edilemeyeceğini her selim akıl kabul eder.

SORU: Bir Müslüman’ın gerçekten faziletli olduğu nasıl anlaşılır?

CEVAP: Düşmanlarının, hiç olmazsa bir kısmının, onun faziletlerini kabul, itiraf ve tasdik etmelerinden anlaşılır.

SORU: Kur’an’daki üç yüz küsur muhkem ayetin hükümleri bugün geçerli değildir, onlar tarihseldir diyen fırkanın hükmü nedir?

CEVAP: Böyle bir görüş ve inanç küfürdür. Kur’an’ın kesin hükümleri, emirleri, yasakları, öğütleri Kıyamete kadar geçerlidir. Geçersizdir diyenler kâfir ve mürted olur. Dıştan Müslüman görünseler de…