1 Kasım’da yapılacak olan genel seçimle ilgili bir çok araştırma şirketi düzenli olarak 7 Haziran seçimlerinden beri anket yapmaktadır. Bunların bir çoğu siyasi partiler veya iş çevreleri tarafından yaptırılmaktadır. Anketler bilgisayar destekli telefon görüşmesi veya birebir saha çalışması ile yapılmaktadır. Ekim ayında yapılan son seçim anketleri de genel olarak Metropol, Anar, Soner Argetus vb. araştırma şirketleri tarafından yapılmıştır. Bütün anket sonuçlarına göre aşağı yukarı kararsızların oranın da partilere dağılımına göre AK Parti yüzde 42-43, CHP yüzde 26-27, MHP yüzde 15-16, HDP yüzde 12-13 diğerlerine ise %3bandında oy oranları çıkmaktadır. Bu sonuçlara ilk bakışta AK Parti’nin oylarının yükseldiği, özellikle MHP’ye giden oyların geri dönüşe geçtiği şeklinde yorumlanıyor ise de her zaman bu anketlerde bir puan artı eksi olarak düşünüldüğü zaman 7 Haziran seçimlerinde ki sonuçta pek değişiklik olmadığı görülmektedir.

Diğer yandan bu sonuçlara göre, 7 Haziran seçimleri ile birlikte Türkiye siyasi söylemine dâhil olan ‘Emanet Oylar’ kavramının etkisini yitirdiği ve kemikleşme evrimi yaşadığı anlaşılmaktadır. Özellikle sayın cumhurbaşkanın 400 milletvekili istemesine bağlı olarak gelişen anti Erdoğan taraftarların her ne olursa olsun HDP’yi barajın üstüne çıkaralım öngörüsü ile sol eksenli olduğu düşünülen bir kısım seçmenin de içinde yer aldığı ve daha çok milliyetçi-muhafazakâr seçmenin tercihi ile barajı geçen HDP’nin ve oylarını arttıran MHP’nin 1 Kasım’a doğru oylarını büyük ölçüde muhafaza ettikleri görülüyor. Sadece 7 Haziran seçimleri sonucunda MHP’nin koalisyon kurulmamasına bağlı olarak kendini anlatamamasından dolayı yaratılan algıya bağlı olarak bazı MHP seçmenin küçük de olsa AKP ye yönelmesi söz konusudur. AKP nin seçimlerden sonra çözüm sürecini buzdolabına koyması, seçim hükümetinde Tuğrul Türkeş’i transfer etmesi ve daha sonra Ankara’dan birinci sıradan aday göstermesi ve kamu güvenliği ile ilgili strateji değiştirmesi daha çok milliyetçi muhafazakar MHP ile aynı taban içinde yer alan kitlelere dönük ise de buradan beklediği çıkarsamaların gerçekleşmediği görülmektedir. Ayrıca istikrar ve koalisyonun ekonomiye dönük tehditlerini anlatan yaklaşımlar da sonuçta çok ciddi değişimler getirmiyor.

Kararsızların oranında yüksek olmaması ve bütün genel seçimlerden hemen hemen daha düşük olması partilerin hem bu küçük orandaki karasızlar üzerinde hem de sandığa gitmeyen daha çok AKP ve CHP seçmeni üzerinde yoğunlaşması gerektiği anlaşılmaktadır. Aslında bu seçimin kilit kesimi sandığa gitmeyen seçmenlerdir. Tabi burada üzerinde durulması gereken diğer bir konuda HDP nin 7 Haziran seçimlerindeki oy oranını korumasıdır.


Bu iki konudan ilk önce ilkini yani sandığa gitmeyen seçmeni değerlendirmek gerekirse her şeyden önce büyük bir yekun tutan bu kesimin bu tavrı Türk demokrasisi adına tartışılması gerekmektedir. Bu durum ümitsizlik, beklentilerin gerçekleşmemesine dayalı olarak küskünlük ve yeni arayışları beraberinde getirmektedir. Özellikle gelinen noktada 7 Haziran seçimlerinden farklı olarak iç tüzüğü değiştirerek medyatik tanınmış AKP vekillerini tekrar aday göstererek veya bazı bölgelerde 7 Haziran’da yapmış olduğu aday göstermedeki yanlışlıkları gidermek, kurucu felsefeye dönme yaklaşımları ne yazık bu kesim eski AKP seçmenin görüşünde değişiklik oluşturmadı. Özellikle kabaca bu iktidar yorgunluğuna bağlı olarak sadığa gitmemekte direnen kitlenin AKP tarafından ciddi olarak ele alınmalıdır. İktidar yorgunlu bağlamındaki parametrelerin ele alınarak bu insanların ikna edilmesi gerekmektedir.

İkinci nokta HDP deki kemikleşme durumudur. HDP bu zamana kadarki performansı Türkiye partisi olamadığını ve bağımsız bir iradesinin olmadığını gösterdi. Buna rağmen AKP den giden Kürt seçmenlerini nasıl muhafaza etmektedir? Bölgede geçmiş dönemde birinci parti olan AKP mütedeyyin Kürtlere sahada kendini anlatamama görüntüsü vermektedir. Özellikle kamu güvenliğini sağlama noktasındaki son politik değişimleri Kürtlere farklı lanse edilmekte veya yanlış anlaşılmaktadır. Bu durum mütedeyyin Kürt entelektüellerinde bile görülmektedir. Bölgede sahayı bütünü ile ele geçiren KCK, HDP ve bunların uzantısı bölgesel örgütler çok kirli bilgilerin yanında PKK silahlı gücü ile de şu veya bu şekilde mahalle baskısı oluşturmuş görünmektedir.


Kuşkusuz bu önemli kitleler üzerine çalışırsa anketlere göre, AK Parti tek başına iktidar olması yakınlaşır. Bununla beraber yurtdışı oyları ve geride kalan 10 günde partilerin ortaya koyacakları performans önem taşımaktadır. Genel başkanlar ve adayların kalan günlerde ortaya koyacakları performansı önemli, çünkü seçmen kararını vermiş olsa bile kırılgan bir yapı söz konusudur.