Türk siyasi hayatın da Ali Babacan’ın nereye tekabül ettiğini anlamak için, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bakmak yerli yerinde olacaktır. Zira her ikisinin de varlık gerekçeleri ve başarı sonuçları aynı paradigmalar üzerinden cereyan etmektedir.

Türk siyasi hayatın da Ali Babacan'ın nereye tekabül ettiğini anlamak için, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na bakmak yerli yerinde olacaktır. Zira her ikisinin de varlık gerekçeleri ve başarı sonuçları aynı paradigmalar üzerinden cereyan etmektedir.

Varlık gerekçeleri aynı olan bu iki siyasetçiyi buralara taşıyan ve her ikisine de önemli bir alan açan gerekçeler nedir/ nelerdir ? sorusunun üzerinde önemle durmamız gerekmektedir.

İşte bu sorunun cevabının, doğru ve sağlıklı yaklaşım ve çıkarımı için evvela ve hatta mutlaka Ak partiye bakmak ve zum yapmak gerekmektedir. Zira Ekrem İmamoğlu her ne kadar Binali Yıldırım ile rekabet halinde gibi görünse de, aslın da Ak parti ile yarışmış ve dolayısıyla kendisini var eden gerekçe de yine Ak partinin kendisi olmuştur.

Ak partinin vaat ettikleri, yaptıkları, yapmadıkları, kendi ilkeleri ile arasında ki mesafeler, toplumsal iz düşümleri ve dolayısıyla kendi değerleri ile kendisi arasında ki mesafe farkı, Ekrem İmamoğlu'na mevcut başarıyı getirmiştir.

Yani daha düz ve yalın şekilde ifade edecek olursak, Ekrem İmamoğlu'nun aldığı sonucun ana omurgasını, Ak partinin kendisi ile çelişen söylem ve icraatları belirleyici olmuştur. Ak parti, kendisine ait olan saha da kendi elleriyle oluşturduğu bu boşluğu, Ekrem İmamoğlu doldurmuş ve otuz bir Mart seçimlerinde de doldurulan bu boşluğun sayısal tezahürünü görmüştük.

Ekrem İmamoğlu, Ak partinin yerel yönetimlerde ki boşluğunun doldurulmasının tezahürü iken, Ali Babacan ise merkezi yönetimin bıraktığı bu boşluğun tabi sonucu durumundadır. Yani ne Babacan ne de İmamoğlu, mevcut teveccühün bizatihi öznesi konumunda değillerdir.

Bütün bunları ifade ederken, ne İmamoğlu ve ne de Babacan için hepten ve tamamen etkisiz elamanlar demediğimin de altını çizmek istiyorum. Zira bazı işgüzarların durumdan vazife çıkarma girişiminden hareketle sinek ve yağ ameliyesine başlama olasılıklarını da ortadan kaldırmak istiyorum.

Örneğin, Ali Babacan'ın kabine de görev aldığı zamanlar ki Türkiye ekonomisinde ki güce ve sağlamlığa dikkat çekenlerin atladığı ve dezenformasyona tabi tuttukları gerçek şudur ki, o zaman dilimin de Ak partinin sadece ekonomi politikaları değil genel politik çizgisinden yana ulusal ölçekte bir memnuniyetin varlığıydı.

Dolayısıyla o dönemlerin ekonomik başarılarının salt Ali Babacan hanesine yazılıyor olması ne akılla, ne mantıkla ve ne de ahlaki izan ile açıklanabilir bir yaklaşım değildir. O dönemin seyrüsefer haline total olarak bakılacak olursa, bütünlük anlamın da bir tutarlılık, bir insicam ve dolayısıyla bir hüsnü kabulden bahsetmek hakkaniyet içeren bir yaklaşım olacaktır.

Özellikle iki bin on üç sonrası Ak parti ve kendisini var eden ilkeler ve değerler ile arasına koyduğu mesafe, yine kendisi ile başarıları arasına koyduğu mesafeyi de belirleyen ana unsurlardır. Ak parti ak parti ile didişmiş, ak parti ak parti ile sürtüşmüş ve ak parti ak partinin altını oymuştur. Bütün bu kısır çekişmelerin sonucunda oluşan büyük ve de anlamlı boşluklar, doğru şekilde doldurulmuş ve doldurulmaya da devam etmektedir.

Hayat, hiçbir alan ve anlam da boşluk kabul etmediği gibi, siyasi boşluğun kabul edilmesi ise zaten mümkün değildir. Hele hele de bu boşluğun faili bizzat siz iseniz ve kendi ellerinizle kendi boynunuza attığınız ilmeğin karşılığında, ayaklarınız altında ki sandalyeyi çekmeye hazır ve gönüllü sayısız düşman ya da rakiplerinizin varlığı ise tartışılmayacak derece de aşikar bir gerçektir.

Kendim ettim kendim buldum şarkısı Ak parti için biçilmiş bir kaftan olmasının yanı sıra, geçen bunca süre içerisinde geri planda bırakılmış büyük ve anlamlı boşluğun boyutlarının hala olması gereken ciddiyet ve hassasiyet ile anlaşılamamış olması ise hayret ötesi bir durumdur.

Anlamak, kühnüne vakıf olmak, tespit edilmiş olan sakatlık ve aksaklıklara neşter vurmak ve bütün bunlar için ivedilikle hareket etmek kabilinden samimi girişimleri görememiş olmak ise, Ak partinin harakiri yapması kabilinden hayret verici bir rahatlıktır.

Zaman, sadece ama sadece Ak parti aleyhine işlerken, geride bırakılmış boşluk her geçen gün daha da büyümekte ve hayal edilmeyen sona doğru hızlıca yol alınmaktadır. İşte böylesi bir konjonktür de Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun önemli bir boşluğu dolduracağından yana hiç kimsenin de kuşkusu olmasın…