SİYASET ÖLÜYOR

Başlığı her ne kadar ‘’ ölüyor’’ diye atmış olsam da, şahsi kanaatim çoktan öldüğü yönünde. Zira gerek Dünya gerek Türkiye’nin siyasi tarihi bize göstermiştir ki, siyaset ne bir umut ne bir ışık ne çıkış yolu değildir. Hiçbir zamanda olmamıştır ve olabileceğine dair zerre kadar dahi işaret ve emare de taşımamaktadır. Buna rağmen insanların önüne konulan sandıklar bir seçim, tercih ve kabul anlamında mıdır yoksa başkaca bir alternatifin olmaması dolayısıyla ölüm ile sıtma arasına sıkıştırılmışlık mıdır? sorusu daha anlamı durmaktadır.

Dünya siyaseti ciddiyetini, inandırıcılık ve güvenini tamamen tüketmiş durumdadır. Bu inandırıcılık ve güven erozyonu, Türkiye de ise çok daha yüksek derece de kendisini göstermektedir. Özellikle de Türkiye toplumunun büyük bir umut, inanç, takdir, sevgi ve saygı ile ve de dört elle sarıldığı akp iktidarının geldiği nokta, bardağı taşıran son damla oldu.

Gerek tek partili süreç ve gerekse çok partili hayata geçtiğimizden beridir çok değişik siyasi partilerin, bambaşka siyasi kimliklerin, biri diğerine benzemez ideolojilerin yönetimine sahne oldu Türkiye. Yani bir başka deyişle siyasi hayata, siyasetin kendisine ve her türden siyasetçiye karşı şerbetli bir milletiz.

Hemen hemen tüm ideolojik görüşlerin üzerimizde her türlü ameliyatı yaptığı bir milletiz. Öyle ki ; her ama her anlamda kandırıldık, aldatıldık ve istismar edildik. Hülasa kulak arkamız bile kurtulmuş tarafımız değil artık.

Siyaset ve vaatlerine karşı ortaya koyduğum bu inancın sadece şahsi görüş olmadığını da, yüksek bir ses tonuyla iddia ediyorum. Zira sokağın sesi öyle kulak tıkanır cinsten olmadığı ortadadır. Milyonlarca insanın umut, heyecan, inanç, güven gibi kavramlara olan tavrını görmemek körlük ötesidir. Bütün bu bahsettiğimiz kriterlerin siyaset ile şık düşmediğini, esprisinin kalmadığını, seçmen nezdinde geçer akçe olmadığını siyasilerin bizatihi kendisi de farkındadır.

Gerek akp ve gerekse muhalefet partilerinin el birliği ile tükettikleri inanç, güven ve heyecan, yerini nefrete bırakmıştır artık. Bu saatten sonra hangi parti ve ya siyasetçi ne söylerse söylesin ve ne vaat ederse etsin, beklediği ve umduğu sonucu alamayacaktır.

Çok zorluyorum hafıza ve bilgi dünyamı ; söylenmemiş hangi söz, verilmemiş hangi vaat, denenmemiş hangi girizgah devreye sokulacakta, örselenmiş umut ve inanç tekrar nüvelensin..!

Dinden tutunda tarihi kişilere, tarihsel olaylardan tutunda çifter anahtarlara, gökyüzünü şenlendirecek uçaklardan tutunda ABD’nin bile kıskanacağı milli gelire kadar vaat edilmemiş ne kaldı !?

Dedik ya, kulak bile kalmadı teselli ikramiyesi cinsinden..!

Özellikle de yirmi yıla merdiven dayamış tek parti yönetiminin kocaman bir fiyasko olması, dağın fare dahi doğurmamış olması sözün bittiği yerdi.

Olguların başka algıların bambaşka olduğu, realitenin başka pazarlananların bambaşka olduğu artık gizlenemez bir gerçek haline dönüştü. Ancak, yıllardır aynı taktik ile söğüşlenen seçmen, önüne konmuş aynı bayat yemeği yemeyeceği de gün gibi ortadadır. Evet, seçmen her parti tarafından iliklerine kadar kullanıldı, semirildi, sömürüldü ve istismar edildi. Oysa orta ve uzun vadede tüketilen ve tükettikleri bizzat kendileri idi. Kendilerine olan güveni, inancı ve umudu tüketen her siyasi oluşum, siyaset mezarlığının mukadderatı ile karşı karşıya kalmıştır.

Siyaset ölüyor ve hatta öldü bile. Durum bu kadar çıplak halde dururken, birilerinin çıkmamış candan umut kesilmez cinsinden ucubelerle kendisini teselliye çalışması da züğürt uğraşından öteye geçmeyecektir.

Siyaset ölmeye öldü de, daha vahim ve acınası tarafı ise, arkasından Fatiha okumak bir tarafa, okkalı okkalı küfürler ve helal edilmemiş haklar da işin cabası cinsindendir..