Evet, bir yazı kaleme almış Şevki yılmaz ve bu yazısına Besmele ile başlamakla beraber genişçe bir duaya da yer vermiş. Okuduğum yazısın da, Ak parti için bir reçete yazıvermiş muhterem. Bu yazısında, Ak parti tabanı ve dolayısıyla oylarında ki kerahete dikkat çekip, bir takım öneriler ortaya koymuş Şevki yılmaz.

Evet, bir yazı kaleme almış Şevki yılmaz ve bu yazısına Besmele ile başlamakla beraber genişçe bir duaya da yer vermiş. Okuduğum yazısın da, Ak parti için bir reçete yazıvermiş muhterem. Bu yazısında, Ak parti tabanı ve dolayısıyla oylarında ki kerahete dikkat çekip, bir takım öneriler ortaya koymuş Şevki yılmaz.

Bilmeyenler için bir hatırlatma yapmak gerekirse eğer, Merhum Erbakan’ın yetiştirdiği ama yine Merhum ’un tabiriyle dersi kaynatıp okuldan kaçanlar zümresindedir Şevki Yılmaz. Her ne kadar hala Erbakan ismini saygıyla anmaya devam ediyor olsa da Saadet partisi ve tabanınca değer verilir bir anma olmadığının da altını özenle çizmek istiyorum.

Gelelim yazıya

Bahsettiğim gibi yazıya Besmele ve dua ile başlamış olmasına rağmen yazının ve kendisinin muhafazakar zümre tarafından bir iltifat ve değere tabi tutulmadığının veya en azından, eskiye oranla önemli bir değer erozyonu yaşadığını da belirtmek isterim.

Yazının içeriğinde ki bir takım önemli doğruların varlığına rağmen gerekli iltifatı görmek bir kenara, okuma iltifatına dahi mazhar olmayacağını/ olamayacağını iddia edenler arasındayım. Az evvel de bahsettiğim gibi güven, saygı ve sevgiye dair bütün kredibilitesini kaybetmiş Şsevki Yılmaz’ın yazısında dile getirdiği kimi doğruların da aynı değersiz karşılamaya tabi tutulacağına dair şahsi hiçbir kuşkum yok.

Kendisinin iyi bir hatip olduğuna bizzat şahidim. Ancak, iyi bir hatip olmak ile ilim sahibi olmak arasında ki nitelik farkına dikkat çekip, ilim adına ne kadar hisse sahibi olduğuna dair önemli bir rezervim var ancak bu bahsi diğer konu.

Gelelim tükenmiş kredisine!

Bir zamanlar belli bir sevgi, saygı ve hürmet görüyor olmasının gerekçesi; Merhum Erbakan’ın kendisine bir alan ve imkan veriyor olmasıyla birlikte,bizatihi Erbakan’ın gölgesinden kaynaklanan bir sevgidir. Zaten ayrıldıktan sonrası böylesi bir ilgi, sevgi ve hürmetin de diplerde gezindiğini vurgulamama gerek dahi görmüyorum. Her ne kadar kimi gazete ve televizyonların tekrar parlatmaya çalışmalarına rağmen istenilen teveccühü görememiş olması da, yukarıda ortaya koyduğum tezimin kanıtı niteliğindedir.

Elbette ismini sayamayacağım derece birçok miras yedi, hala ve hala merhumu istismar edip onunla geçirdiği birkaç saatlik mesainin üzerinden tepinmeye devam ettikleri ise herkesin malumudur. Ancak, samimiyet, ciddiyet ve dürüstlük noktasında birçoğunun da halk nezdinde sınıfta kaldıkları da ayrı bir gerçek olarak orta yerde durmaktadır.

Ancak Erbakan ismi, cismi, ilim ve bilim kapasitesi ve ayrıca Türkiye, Dünya ve İslam coğrafyasına dair gerek söyledikleri ve gerekse hayata geçirdiği icraatları, herkesin taşıyabileceği bir yük olamayacağı gibi, birçoğunun da anlayacağı şeyler değildi. Bu sebeplerdir ki Erbakan üzerinden nemalananların hal ve tavırları sırıtık durmakta ve telaffuz ettikleri Erbakan ismi dillerine yakışmayan çirkince bir hale dönüşüvermektedir.

Bütün bunların farkında olan o zümre, salt siyasi ve Dünyalık ikballeri sebebiyle merhumu istismar etmeye devam etmekle beraber kendilerini, durdukları yeri, takındıkları tavırlarını ve içerisinde bulundukları hallerini çek edecek bir erdemden de yoksundurlar.

Pişkince bir şekilde bu istismar ve yağmalama girişimleri devam eden bu zümrenin ise, halk nezdinde ve Saadet partisi tabanın da zerre kadar kıymeti harbiyeleri de yoktur. Tavşan, dağın gölgesinde yaşarken kendisinden yana bir marifet varmış zehabına kapılması hasebiyle hiçlik mevkiine düşmüş olmasının psikolojik travması içerisindedir.

Ez cümle!

Kimin ne dediğinin hangi dua ve besmeleyle başladığından ziya de neye ve nereye tekabül ettiği meselenin özü ve kendisidir…!

.