Yeryüzünde çok çeşitli fikir ve düşünce grupları vardır. Hatta dini konularda da insanlar farklı mezhep ve görüşlere ayrılmışlardır. İçinde insan olduğu müddetçe her daim bu bölünme ve ayrılıklar olacaktır.

Yeryüzünde çok çeşitli fikir ve düşünce grupları vardır. Hatta dini konularda da insanlar farklı mezhep ve görüşlere ayrılmışlardır. İçinde insan olduğu müddetçe her daim bu bölünme ve ayrılıklar olacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Eğer eserlerine ve neticelerine hükmeden hak ve hakikat ise ve olumsuz yönleri iyi yönlerinden az ise o meslek haktır, güzeldir. Yok eğer içinde hak ve hakikat, neticelere hükmedemiyor ve olumsuz yönleri iyi yönlerinden fazla ise o meslek batıldır, yanlıştır.

Bununla birlikte meslekler, mezhepler her ne kadar batıl ve yanlış da olsa içlerinde hayatlarını devam ettirecek kadar bir hak, bir hakikat bulunabilmektedir. İşte bu kaideye binaen, İslam alemindeki uydurma ve bid'a fırkalarına bakılsa görülüyor ki, her biri bu noktaya dayanıp yoluna devam etmiş. Fakat, menfî ciheti ya garaz, ya inat gibi bir sebeplerden olduğu için, o mesleğin eserleri dalalet ve isyan üzerine çalışmıştır.

Mesela, Şîalar Kur'an'ın emrine imtisalen Ehl-i Beytin muhabbetini esas tutup, sonra ateşe tapan Sasani devletini yıktığı için milli intikam olarak gördükleri bir düşmanlıkla sahabelere Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer'e düşman olmuşlardır.

Bu yüzden kendileri için 'Bunların maksadı Hz. Ali'ye duyulan sevgi değil; Hz. Ömer'e duyulan kindir' örneğine muhatap olmuşlardır.

Şimdi de bazı kişiler hükümet yetkililerine ve yıllarca İslam'a ve milletimize hizmet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı öyle bir kin ve düşmanlıkla hareket ediyorlar ki onların bu durumu Şia'ların durumuna benzemektedir.

Halbuki, düşmanlık her şeyden evvel kendisine düşmanlık edilmesi gereken bir duygudur. Bir İslam alimi "adavete adavet edilmesi gerekir" diyerek öncelikle bu duygunun ne derece fena bir şey olduğunu ifade etmiştir. Hutbeyi Şamiye isimli eserinde bu konu üzerinde durmuş Müslümanların mağlup olma nedenlerinden bir tanesini de bu adavet yani düşmanlık duygusunun güçlü olmasına bağlamıştır.

Halbuki muhabbet duygusu yani sevgi Müslümanların en önemli özelliğidir. Sevgi ve muhabbeti izah edenler bunun evrendeki yerçekimi kuvvetinden bile daha güçlü bir kuvvet olduğunu söylemektedir. Hatta "biz muhabbet fedaisiyiz husumete vaktimiz yoktur" diyerek talebelerine mühim bir düsturu ders verenler vardır.

Bu nedenle ırki, mezhebi, siyasi ve politik nedenlerle Müslümanlar kendi kardeşlerine karşı düşmanlık beslememeleri gereklidir. Eğer düşman arıyorlar ise İslam düşmanları ortadadır. Apaçık İslam'a olan husumet ve kinini öne süren bu insanlar varken din kardeşlerine düşman olmak bizlere yakışmaz, vesselam…