Olay; istihza, aşağılama, ciddiye almama ya da dalga geçme boyutunu tamamen ve de fersah fersah geçmiştir. Üstelik bütün bunlar yapılırken gram haya duymak, biraz kendilerine çekidüzen verme hissiyatı akıllarının ucundan dahi geçmiyor.

Olay ; istihza, aşağılama, ciddiye almama ya da dalga geçme boyutunu tamamen ve de fersah fersah geçmiştir. Üstelik bütün bunlar yapılırken gram haya duymak, biraz kendilerine çekidüzen verme hissiyatı akıllarının ucundan dahi geçmiyor.

Öylesine pervasız, alabildiğince umarsız, insan ve toplum hassasiyetine dair alabildiğince bigane kesilmiş bir başka zaman diliminin varlığını iddia etmenin dahi imkansız ve olanaksız olduğu bir pişkinliğin, gözümüzün içine içine sokulduğu bir yayıncılık.

Neden mi bahsediyorum ?

Gazetecilik, habercilik, yazarlık ve televizyonculuk adı altında yapılan çirkin şaklabanlıklardan elbette. Tornadan çıkmışcasına noktası virgülü aynı manşetler, aynı sınıfta ve aynı öğretmen tarafından aşılanmış ve doldurulmuş köşe yazarları ve yazılardan şekvacıyım tabiki.

Ve tabi ki ve elbette ki farklı tıynetteymiş algısı verip aynı çanaktan su içen konuklarının gecenin her günü tv kanallarında necaset akıtmalarından dem vuruyorum. Birinin diğerine çiçek atıp dikenin batmamasına gösterdikleri iğreti hassasiyet ve nezaketten bahsediyorum.

Oysa, kişilerin secerelerine baktığınızda birinin Kuzeyde ve diğerinin Güneyde yer alması gerektiğinden zerrece kuşku duymadığınız kişilerin, dar alanda muhteşem paslaşmalar yapıyor olduklarına tanık oluşum, tüm sindirim sistemime sabotaj düzenlemiş olmasından şikayet ediyorum.

Olayın bir de başka bir ayağı var ki, işte tam burada kalakalıyor, cevaplarını bulamadığım sorularımın arasında nefes alamıyorum. Hadi bu şekva eylediğimiz kişilerin karakterlerine dair bir kaç dirhem saptaması yaptık ve olayın adını koyduk diyelim de, milyonların mevcut duruma umarsız duruşlarının kaça ve nereye tekabül ediyor oluşuna takatsiz kalışıma ne diyeyim onu bilemiyorum.

Koca seksen iki milyonun hissiz, duygusuz, duyarsız, tepkisiz kalıyor olması ve üç dirhem etmezlerin bu denli pervasız olup üstelik hergeçen gün daha bir geniş alan ve saha elde ediyor oluşlarına sebebiyet verişlerinin adını ve rakamını ne koymak gerek ? kalakalıyorum..

Kim ve nereden alıyorlar bu cürret ve cesareti ? kabilinden bir soru sorsam, koro halinde vereceğiniz cevap ve göstereceğiniz adres kolaylığınız yok mu ? hepten midemi bulandırıyor artık. Soruma basitlik yakıştırması yapıp aynı kolaylık ve basitlikte cevap verenlerin basitliği, belki de şikayetçi olduğum mevzunun da gerekçesini anlatıp açıklıyor.

Bir adres ve kişi ismi verip işin bütün sorumluluğunu, bütün vebalini bir kişinin boynuna takıp kendisini temize çıkaran birey ve toplumun müstehak olduğu çirkinliğin, kendi elleri ile büyütüp beslediği mukadderatı olduğunu fark edemeyişidir şikayetçi olduğum tablonun ana gerekçesi.

Günün her saati manşetlerden, yazılardan, bir vahim haberin bambaşka forma sokulara servis edilmesinden ve bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de aynı el ve kişilerin gecenin geç saatlerine kadar duygu ve düşünce dünyamıza yaptıkları tecavüzden yana sessiz ve tepkisiz kalanların mukadderatları ne ola acep !?

Herkes hak ettiğini mi yaşıyor gerçekten ?

Çark, gerçekten de böyle mi işliyor? Elbette değil. Zira birilerinin vurdumduymazlığına, umarsızlık ve hissizliklerine ve bir diğer tarafında bunu fırsat bilip haksız ve hukuksuz uygulamalarına iliklerine kadar itiraz edenlerin, hak, hukuk, adalet ve ar damarından bahsedenlerin bütün çabalarının kocaman bir sıfıra tekabül ettiğini görüyor olmanın verdiği yıkıntıyı kim kavrayabilir ki?

İkiniz arasında kalmanın aklıma, fikrime, vicdanıma, inanç dünyama verdiği ağırlığın, sızının, acının ve huzursuzluğun boyutlarını ne ortaya koyabilirim ne de bu tıynetiniz ile anlayabilir ve görebilirsiniz.

Haliyle hepinizi Allah'a havale ediyorum.