SENKRONİZASYON

Bir uyum, bir nizam, bir intizam, bir insicam, eşgüdüm ve uyum içerisinde çalışmak demek senkronizasyon. Böylesi bir uyumun olduğu bir yerde başarı, kazanç, imaj, kalite, üretim hep kendisini gösterecek, ilintisi olan herkesi ve her şeyi belirgin şekilde huzur ve mutluluk kuşatacaktır.

Kurumun içeriğinin ne olduğu hiç önemli değil. Çalışanlarının senkronize olup olmadığı ve böylesi bir halet-i ruhiyenin hâkim olup olmadığıdır o kurumun geleceğini belirleyen en temel unsur. Şayet bir iç nizam ve bu iç nizama bağlı ahenk yok ise, o kurumun altın ve para satıyor olması dahi, kısa ve orta vadede on bin fit yüksekten düşmesi engel olamayacaktır.

Bu tanımlamanın hemen sonrasın da rahatlıkla şu hüküm koyabilir ve şöyle bir çıkarsama yapabiliriz. Herhangi bir kurumun akıbetinin ne ve nasıl olacağını anlamak için kurumun iç işleyişine bakmak ve sadece bu nizam ve intizamın seyrine hâkim olmak yeterli olacaktır.

Ak partinin ilk kurulduğu yıllar ama özellikle de ilk yedi yıl içerisinde elde ettiği bütün başarıların alt tahlilini yapacak olursak, göreceğiz ki, en temel amil yukarı da bahsini yaptığım uyum, ahenk, insicam ve disiplinin kendisidir.

Gelinen nokta da ise erimenin, tükenmenin, bütün kredibiliteyi sıfıra indirmiş olmanın ve erimenin de hızla devam edişinin de yine tek hâkim etkeni, bahsini yaptığım değerlerin partiyi terk etmiş olmasıdır. Birden fazla baş, birden fazla söz, birden fazla kral, birden fazla doktrin ve birden fazla…

Bunca fazlalığın yanı sıra, bir de bütün fazlalıkların volüm düzeyinde ki yükseklik, erime ve çözülmenin de hızını katlamakta, disiplin ve otoriteyi etkisiz kılmakta ve beklenen sona doğru gidişata daha bir ivme kazandırmaktadır.

Aynı partiye ait Milletvekilleri bir kenara, aynı İlin merkez ve ilçe belediye başkanlarının arasında ki mesafenin her geçen gün daha bir açıldığı aşikâr olaylar cinsinden. Kimsenin kimse ile dostane, içten ve anlamlı bir ilişki kurmak gibi bir niyeti olmadığı gibi, arada ki boşluğu sonuna kadar istismar etmeyi ve didiklemeyi de ihmal etmiyorlar.

Adeta bir talan, köşe kapmaca yarışı içerisine girmiş, yağmadan mal kaçırma niyetini açıkça açık eden kırk haramilerin istilası altında. Üstelik bu çirkef hal pervasızca gözlerin içine içine batmakta ve pervasızlığı sergilerken utanma, arlanma ve çekinme gibi bütün değerlerde etkisiz kalmaktadır.

Sırça köşklerin sakinleri mevcut ile yetinmemekte, doymaz bilmek ihtirasları bütün bedenlerini kasıp kavururken, kendileri ile birlikte bütün milletin de akıbetini hepten helake tevdi etmekteler.

Ellerimiz arasında ve gözlerimizin önünde bütün geleceğimizin heba edilmesinin beraberinde, bir başka geleceğimiz olan çocuklarımızın da istikballeri yine bu haramzadeler eliyle heba edilmektedir. Yeni yetme zibidilerin yazar, çizer ve gazeteci diye pazarlanıp palazlandığı ve haliyle jaguar marka araçlar ile millete tepeden baktığı bu zaman dilimi, akıbetimizin neye işaret ettiğini de beyan etmektedir.

Bütün bu devasa kayıpların çok daha ötesi ve büyüğü olan umutlarımızı yitirmekteyiz. Genç, dinamik ve üniversite mezunu çocukların şevk, inanç ve umutlarında ki büyük yarılma ve yıpranmaların maliyeti ise çok daha can yakıcı boyutlara ulaşmış durumdadır. Benim kimim kimsem yok ve sistem bizlerle ilişkisi olmayan bir sistem inancı pekişmekte ve millet ile devlet arasında ki bütün inanç, umut ve ünsiyet tamamen ortadan kaybolmaktadır. Bahse konu olan vahametlerin son demindeyiz. Bu vahametin millet ve devlete olan maliyetinin bir an evvel farkına varılması ve ivedilikle müdahale edilmesi gerekmektedir. Zira her şeyin belli bir oran da tadilat ve tamiratı mümkün iken, umudun, inancın ve ünsiyetin telafisi mümkün değildir.

Gayri heba edilecek tek saniyemiz dahi yoktur...