“ŞEKİL” ÖNEMSENDİ “ŞUUR” İHMAL EDİLDİ-2-

Dünyanın farklı medeniyetleri bir araya gelmeyi başarmışken, aynı amaç doğrultusunda gerektiğinde bütün anlaşmazlıkları, teferruatları ve çıkarlarından taviz verebiliyorken İslam dünyasının, İslam ülkelerinin hiç değilse Müslümanlara yapılan zulümlere karşı dahi bir araya gelemiyor olmaları en büyük problemlerin başında geliyor. Kendi coğrafyasında kendi dindaşlarına yapılan baskı ve zulümlere ortak tavır alamayan İslam ülkelerinin başka konularda nasıl uzlaşabileceği kocaman bir soru işareti.

Müslümanların beraberliğine engel olan ırkçılık, aşırı mezhepçilik, kavmiyetçilik, meşrepçilik taassuplarının ümmet kavramının önüne geçirilmesi “En doğrusu benim” anlayışı bu beraberliğin sağlanmasında istismar edilen kavramlardır. Güç ve iktidar olma özlemini bilgi ve hikmet sahibi olmakla taçlandırmadığımız müddetçe bu kolay kolay sağlanacakmış gibi de görünmüyor.

Bırakın inanç temelli birlikteliği kültürel, siyasi, ticari, ortak pazar, ortak askeri güç, bilimsel ve hukuki birlikteliği geçtik; gözle görünür sportif hatta folklorik bir çaba bile söz konusu değil. Ondan sonra “dünya bizim etrafımızda sadece bizim için dönüyormuş gibi” afralar tafralar. Emperyalizmin kölesi olmuş, sömürülen, kaynakları peşkeş çekilen, üretmeden tüketen, beyin göçüne engel olamayan, birbirleriyle çatışmaktan batıyla yarışamayan, hiçbir yaralı parmağa merhem olmayan, sadece müesses nizamın devamından yana olan, sorgulamayan içi boş kalabalıklar…

Sadece tarihimizi överek, atalarımızı yücelterek, mazi özlemi çekip, atiye ait bir planı olmayan, aslını yüceltip neslini ihmal eden bir anlayışla, dini anlayış ve yaşayışını dar kalıplara hapseden “ümmet” kavramını içselleştirmeyen bir bakış açısıyla alınabilecek bir mesafe mümkün görünmüyor.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin bir günlük resmi ziyaret için uçaklar dolusu bavullarla ve yüzlerce korumalarla gittiği Japonya’da, Japon İmparatoru tarafından ağırlandığı odanın sadeliğini medyada mutlaka görmüşsünüzdür. Bu fotoğraf birçok şeyi anlatır nitelikte. Şatafata düşkünlük ümmetin en büyük zaafı oldu. İslam ülkelerinde adil paylaşım ve refahın tabana yayılmaması bir başka problemin daniskası… Zengin yeraltı kaynaklarına, nüfusa, tarihi tecrübeye sahip olan İslam coğrafyasının siyasi birlikteliğe, ilimle beraber amele ihtiyacı var. Simetri taassubundan kurtulup çeşitliliği zenginlik olarak gören bir bakış açısına ihtiyacımız var. Şekilcilikten, şatafattan, gösterişten, itibardan tasarruf olmaz anlayışından, bal tutan parmağını yalar zihniyetinden, israftan, bizden önde gidene çelme takmaktan, birbirimizin itikadını sorgulamaktan vazgeçip birbirimizi sadece Allah için sevmeye ihtiyacımız var.

Dünyayı sadece ahirete hazırlık olarak görmek, sadece inanç ve ibadet ekseninde hareket etmek, İslam dini barış dinidir deyip birbirimizle kavga etmek, ötekileştirmek, kendi kusurlarıyla saklambaç başkalarının kusurları ile yakalamaç oynamaktan vazgeçmemiz gerekiyor.

Akıl dini olan İslamiyet geçmişte en önemli en güçlü uygarlıkların doğmasına kaynaklık etmiştir. Yine edecektir İnşaallah…

Kalın sağlıcakla…