SEÇİMLERİ KİM KAZANDI

Dünkü yazımda da özenle belirttiğim gibi yapılması gereken, hakkın hak sahibine verilmesidir. Ben oynamıyorum cinsinden bir mızıkçılık ile bir takım ayak oyunları, kimselere hayır getirir bir uğraş ve çaba değildir.

Kimler kazandı?

Elbette her partinin kendince ve kendine göre durduğu, baktığı ve yorumladığı bir yeri vardır. Bende, bence bir konum edinip oradan neler gördüğümü ifade etmek istiyorum.

Evvela ve mutlaka ilk saptama olarak halkın, Ak Parti’yi süper ligden birinci lige indirerek klasman düşürdüğü gerçekliğine dikkat çekmek istiyorum. On yedi yıldır süper ligde olmasının yanı sıra her defasında ipi göğüsleyen, her defasında bir numaralı basamağa çıkan, şampiyon olan Ak Parti, halk tarafından sarı kart ile cezalandırılmıştır. Bu durum Ak Parti için kazanç mıdır yoksa kayıp mı diye irdeleyecek olursak eğer, sorunun cevabı hem evettir ve hem de hayır. Eğer bu olanlara hissi, duygusal ve hamasi bakarak olayları yorumlayan bir Ak Parti, hatalar zincirine bir halka daha eklemiş olmakla beraber, gelecek kartın kırmızı olacağını da görmek zorundadır. Ama eğer bu klasman kaybının nedenleri ve niçinlerini siyasi, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik kodlar üzerinden araştırmak ve yorumlama girişiminde bulunacak olursa, mevcut kaybın ileri zaman ki kazanımların yanın da bir hiç kalacağını da görecektir.

Ak Parti’nin alması gereken büyük dersler veren bir seçim olmuştur. Ve bu sonuçlar dikkate alınmaz, gerekenler yapılmaz ve gerekiyorsa kol bacak budamasına kadar gidilmez ise, bütün vücudun iflas edeceğini görmemiş olması mümkün değildir.

Halk, bütün ilinti ve ilişiğini kesmemiş, sürece biraz merhamet, biraz şefkat kanatlarını germiş, tatlı-sert bir uyarı ile iktifa etmiştir. Bu şefkatli uyarının dikkate alınması ya da alınmaması Ak Partili yetkililerin kendisine kalmıştır.

CHP penceresinden bakacak olursak

Muhafazakâr, dindar kesimin belliğine işlenmiş bir CHP, ağzı ile kuş tutsa nafile cinsinden sert bir duvar niteliği taşıyordu. İşte bu duvar ilk defa kısmen yıkıldı, ilk defa kısmen yıkmak istiyorum mesajları içeriyordu. Bu anlam da sonuçlar endişeli, koku içerikli kısmi bir onay ve kısmi bir imkân vermiş sonuçtur.

Mesaj: Bak CHP diyor, sana karşı önemli bir bagajım var ve dolayısıyla senden korkuyor ve ürküyorum diyordu. Sana, şimdilik belli bir imkân ve olanak vererek hem kendimi ve hem de seni test ediyorum gibi son derece anlamlı ve yerli yerinde bir mesajdı. Mezhepsel, ideolojik ve Laikçi bir kafa yapısından hareketle ayrıştırıcı, ötekileştirici, göbeğini kaşıyan adam, örümcek kafalı, ezandan rahatsız oluyorum gibi sinir uçlarımla oynayacağın inancını test etmek istiyorum diyen bir mesajdı.

Sonuçlar üzerinde ki mesajların korku ve endişe taşıdığını çıkaramamış ve gerekli kuşatıcı siyaseti sahaya indirgeyememiş bir CHP, tarihin çöp sepetinde ki yerine hazırlansın diyordu. Ve aynı mesaj şunu da ifade ediyordu; bana, Ak Parti’nin alternatifsiz olmadığını ispatla ve benim bagajımda ki korkularımın, endişelerimin ve acabalarımın yersiz olduğunu bana göster diyordu. Ve mesaj devamla diyordu ki, şayet bunu başarabilirsen potansiyel bir iktidar adayısın diye haykırıyordu.

Millet, üzerine düşeni fazlası ile yapmış ve her iki partiye de esaslı mesajlar vermişti. Kendi boynundan çıkardığı ilmeği, iki partinin boynuna asmış ve gelecek süreci izlemek için koltuğuna yaslanmıştır.

Siyasilerin ve partilerin bu mesajları doğru anlaması ve gereğini yapması demek Ülkenin, milletin ve Devletin daha huzurlu, daha güvenli ve daha başarılı olacağını göstermektedir. CHP’nin, millet üzerinde ki korkuları izole eden bir siyaset gütmesi, saplantısal ideolojik yaklaşımdan uzak durarak koruyan, kollayan, ötekileştirmeden, yaftalamadan, din ve inançlar üzerinden değil üretim ve proje odaklı siyaset yapması bütün Ülkenin, millet ve Devletin hayrına olacağı gibi, kendisine de iktidarın yapı yaşları niteliği taşıdığını bir an evvel görmesi gerekmektedir.

Mesajların doğru anlaşılıp ve gerekenlerin yapıldığı bir Türkiye hayal ediyorum da…