Halk, bugüne kadar her girdiği seçimi zaferle kazanarak çıkan ve 13 yıldır da iktidarda olan Ak Parti’ye bu kez tek başına iktidar için gerekli çoğunluğu vermedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 400 milletvekili, Başbakan Davutoğlu’nun da yüzde 55 hedef koyarak başladığı seçim maratonunun 258 milletvekilliği ile son bulması, AK Parti için üzerinde düşünülmesi hatta patlarcasına kafa yorması gerekmektedir.

Konuyu fazla dallandırıp budaklandırmadan neden böyle oldu sorusuna cevap bulmaya çalışalım:

AK PARTİ EN BÜYÜK DARBEYİ KÜRTLER'DEN YEDİ

1. Kürtler, AK Parti'yi arkadan hançerledi. "Kefenimi giyerek yola çıktım" denilerek başlatılan çözüm süreci anlaşılan meyvelerini vermemiş. Çözüm süreci adı altında başlatılan süreç, Türkiye tarihinde şimdiye kadar yapılmamış yapılması dahi hayal denilen yatırımdan tutun da eğitim, sağlık, ulaşım kısacası insanca yaşam için neler gerekiyorsa hepsinin yapılmasının karşılığı olarak, AK Parti çelme yemek suretiyle yere düşmekte gördü. AK Parti'nin hizmetlerine karşılık halk, bölge için hiçbir şey yapmayan, sadece ideolojik siyaset üreten bir siyayi partiyi mükafatlandırdı. Tercihlerden çıkan sonuca göre yapılan hizmetlerin bir kıymetinin olmadığı görüldü. 7 Haziran’daki bu tablo AK Parti’nin başta çözüm süreci olmak üzere bölgeye yapılan yatırımlar da dahil sorgulamasının önünü açtı. Zira AK Parti bundan böyle o bölgeye anlayacağı dilden hizmet sunmalı ki istenilen hizmete en iyi karlışık verilmiş olunsun. Olacaksa AK Parti-MHP koalisyonu kurularak istenilen hizmete bu şekilde cevap verilmeli. AK Parti’nin kaybetmesinin birinci nedeni çözüm sürecinin başarılı bir şekilde yönetilememesi oldu. Zira terör örgütü PKK, bölgede çok şımardı. AK Parti'den MHP'ye giden oyların en büyük sebebi buydu.

EMEKLİ, MEMUR, TAŞERON İŞÇİ: HERKESE ŞAPUR ŞUPUR BİZE YA RABBİ ŞÜKÜR

2. Suriye’de Esed’in hışmına uğramamak için soluğu Türkiye’de alan milyonlarca Suriyeli sığınmacıya kapılarımızı sonuna kadar açtık. Hatta muhacirler diyerek iki anahtardan birini onlara verdik. Çokta iyi yaptık. Ancak yıllar birbirini kovaladı. Suriye’de iç savaş bitmek yerine daha da alevlendi. Ateş en çokta Türkiye’yi yaktı. Binler hatta milyonları bulan göç dalgası sınır bariyerlerini yıkıp Türkiye’yi etkisi altına aldı. Gelen muhacirlere kalacak yerler yapıldı karınları doyruldu. sağlık, eğitim vs. hizmetlerine cevap verilmeye çalışıldı. Türkiye bunları yaparken başta BM olmak üzere Batı’nın ensesi kalınlarının bir türlü elleri cebine gitmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan her ortamda Batı’nın bu tutumunu eleştirerek onlar öyle yaptı; ancak biz bilmem kaç trilyon harcadık harcıyoruz harcayacağız dedi. Bunun karşısında hükümetin 13 yıldır kemer sıkma politikasına sorgusuz sualsiz uyan milyonlarca emekli, memur, atama bekleyen öğretmen, asgari ücretle geçinen işçi, taşeron işçi haklı olarak kaynak yoksa trilyonlarlar Suriyeliler için nereden bulundu. Kaynak varsa o halde neden kendi vatandaşın olan emekliye, işçiye, memura vermiyorsun sesleri yükselmeye başladı. Muhalefet yükselen bu sese kulak verip meydanlarda milyonların gönlüne hitap etmeyi başarırken AK Parti cılız iyileştirmelerle yetinmekle kaldı. Seçimden önce Karayollarında çalışan taşeron işçileri kadroya alması da yeterli görülmedi.

Bu bağlamda şahit olduğum bir olayı buradan paylaşmak isterim. Bir vatandaş Başbakan’a hitaben: Sayın Başbakanım AK Parti kuruldu kurulalı ben ve ailem hep sizin yanınızda olduk, tüm zorlukları sizinle birlikte göğüsledik Allah aşkına seçimden önce şu taşeronların sorunlarını artık çözün. Ama siz seçimden sonra çözeceğinizi söylüyorsunuz sizleri seviyoruz ne olur oyumuz CHP, HDP’ye gitmesini istemiyoruz…” o vatandaşın bu ferdayı Bakan Çelik’i geçip Davutoğlu’na ulaşamadı. Dolayısıyla da milyonlar ‘Herkese şapur şupur kendi vatandaşına Yarabbi şükür’ dediğini söyleyerek AK Parti’ye cezayı kesti.

AK PARTİ KURUCULARINI YOLDA BIRAKTI YOLDA BULDUKLARIYLA YOLA DEVAM ETTİ

3. Bir büyüğümüz "AK Parti kurucularını ve partiye gönül vermişleri yolda bıraktı, yolda bulduklarıyla yola devam etti." ifadelerini kullanmış ne güzel de demiş. Malesef tablo aynen öyle oldu. Ustalar bırakılıp çıraklarla yola devam edildi. Sonuç hem Türkiye hem de AK Parti için hüsran oldu.

VATANDAŞ 940 TL'YLE GEÇİNMEK ZORUNDA KALIRKEN SARAY'IN YÜKSELMESİ...

4. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "İsrafın önünü alsak sizden vergi almamıza gerek kalmaz. 13 yıllık iktidarımızın her tarafı altın yazılarla, başarıyla doludur. Ama israf konusunda karnemiz kırıktır" ifadelerini kullanarak israftan dem vururken, Beştepe’de 1.3 milyar TL’ye mal olduğu söylenenk Saray’ın ihtişamlı bir şekilde yükselmesi, (Tabiki yapılacak Türkiye’ye yakışan da buydu lakin Türkiye’nin henüz beli doğrulmamışken yapılması şart mıydı?) Mercedes arabaların yetmedi uçakların alımının ortalığa saçıldı. Buna karşılık 940 TL’yle geçinmek zorunda kalan milyonların tepkisine neden oldu. Muhalefetin de bunları seçim malzemesi yapıp halka şikayet etmesi karşısında halktanda karşılık bulması neticesinde AK Parti için sonuç ortada.

'BAKARA MAKARA'CILARA SAHİP ÇIKILDI

5. İlk başlarda AK Parti için olumlu görünsede Erdoğan’ın meydanlara inmesi daha sonra bu durumun AK Parti’nin aleyhine sonuç verdiği görüldü. 'Bakara makara'cılara sahip çıkılması, paralelle mücadele edilirken yaşın yanında kurunun da yanması. Devletin içinde bir ur olan Paralel yapıyı tasfiye etmek isteyen AK Parti, kendisine küsen diğer cemaat veya cemaatlere yeterince yanaşamadı. AK Parti’nin darbe yemesine neden olan listeyi uzatmak mümkün.

AK PARTİ YOLA DAHA GÜÇLÜ DEVAM ETMEK İÇİN KISA BİR MOLA VERDİ

Ancak tüm bunları düzeltmek AK Parti için hiçte zor değil. Böylelikle kısa bir mola verdikten sonra yoladaha güçlü bir şekilde devam eder hemde hiçte olmadığı kadar güçlenerek.

* * * * * *

MİLLİ İTTİFAK BIRAKIN BARAJI GEÇMEYİ HAZİNE YARDIMI ALACAK SINIRI BİLE GEÇEMEDİ

7 Haziran akşamı en çok merak ettiğim parti hiç şüphesi ‘Milli İttifak’la seçimlere giren SP’ydi. Anketlerde yüzde 3 çıkmasına karşılık Milli Görüşe gönül vermiş kardeşlerimin İttifakın 8 bandında hatta barajı zorladığı söylendi. Ancak sandıklar açıldığında görüldü ki ittifakın oyu bırakın barajı geçmeşi hazine yardımı almak için sınır olan yüzde 3’e bile ulaşılamamış. Kötü bir tablo oldu.

AMAÇ MİLLİ GÖRÜŞ'ÜN MECLİS'E GİRMESİYSE...

Şu anki tablo yani AK Parti’nin tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu elde edmemesi üzerine şu sitemlere şahit oldum. “Yüzde 2,6 oy aldınız ki o oylar sizin hiç işinize yaramadı. 2,6 yüzde 40.8’in üzerine eklenmiş olunsaydı da tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşmada bayağı yol katedilirdi. Gelinen nokta karşısında daha güzel olunmaz mıydı. Amaç Milli Görüş’ün Meclis’e girmesiyse AK Parti’yle anlaşılıp 5 vekil yetmedi 10 o da yetmedi 15 vekil üzerinde anlaşılıp seçimlere öyle gidilmez miydi? Böyle bir tablo daha hayırlı olmaz mıydı? Abi-kardeş arasında bu kadar mı düşmanlık söz konusuydu. Kur’an’ın buyruğu üzere değil mi ki zalim Esed’e gidilip Müslümanlar arasındaki kavganın son bulması için arabulucuk yapıldığı söylendi. Karşılaştırılmak gibi olunması ama buradaki abi kardeş arasında neden sulh temin edilmedi? Edilemedi? Artık edilmeli değil mi?” vs. daha bunlara benzer onlarca sitem. Bu sitemlere kulak kabartılmalı. Önümüzde bir erken seçim kaçınılmaz görünüyor. Umulur ki aynı hatalar bir kez daha tekrarlanmaz.

ARTIK KAFAMIZI KUMDAN ÇIKARMA VAKTİ GELMEDİ Mİ?

Abi, kardeşine hep siyonizme hizmet ettiğinden dem vurdu. O konu tartışılabilir; ancak seçim sonuçlarına baktığımızda ne taraftan sevinç çığlıkları hangi taraftan da için için gözyaşı akıtıldığı, kimlerin "Selahattin Eyyübü durduruldu" naraları attıklarını gördük. Artık uyanma vakti gelmedi mi? Artık kafamızı kumdan çıkarma vakti gelmedi mi?