SATANLAR VE SATILANLAR

Bir malı, belli bir fiyat karşılığında başkasına devretmek temel anlamının dışında satmak, yan ve mecaz anlamlarıyla içerisinde yaşadığımız zaman diliminde, dilimizde çokça kullanılan sözcükler sınıfına dâhil oldu.

Satanlar çoğalınca satışlarda da patlamaları yaşar olduk.

Ayıyı vurmadan postunu satanlar, aklını şeytana satanlar, körler mahallesinde ayna satanlar, tereciye tere satanlar şimdilerde masumlaştılar. Son zamanlarda şerefini, haysiyetini, vicdanını, davasını, ülküsünü satmak moda oldu. Hele de yeminle kendisine verilen temsil görevini satmak, satışı en çok yapılan değerler arasında...

Bilirsiniz böylesi satışlar maharet gerektiren işlerin başında gelmektedir. Öyle her adam bu işi beceremez. Elbette bu türden bir satışı gerçekleştirmek için öncelikle ve özellikle muhataplarının güvenini kazanmak gerekir. Verdiği güvenle omuzlarda yükselen bu tipler belli bir seviyeye ve güce ulaşınca satışa en yakınlarından, birlikte yola çıktıkları arkadaşlarından, başlarlar. Damarlarında kan yerine kin, kötülük ve kalleşlik dolaşan bu tipler, uzun süre kendilerini ve gerçek niyetlerini saklarlar. Bu tipler, dün can ciğer kuzu sarması oldukları, birlikte ağlayıp birlikte güldükleri insanlara bir anda sırtını döner hatta onları düşman ilan edebilirler. Dün kara dediklerine bugün ak demeleri bu insanların genlerinde vardır. Dün hatalı/yanlış bulduklarını bugün doğru bulmaları veya tersi çok da önemli değildir. Milli, ahlaki, insani değerlerden yoksun bu tiplerde inanç, namus, vicdan, merhamet kavramları yoktur. Hiçbir şey, çıkarlarından ve isteklerinden daha önemli değildir. Bu tiplerin güç ve iktidar yolunda feda edemeyeceği insan, satamayacağı değer yoktur. Ağızlarını her açışlarında doğruluktan, dürüstlükten bahseden, dini ve ahlaki değerleri referans olarak gösteren böylesi tipler, kendi kazdıkları çukura başkalarının düşmesinden de oldukça haz alırlar. Gözlerindeki merteği göremeyen hırsının zebunu bu tiplerin zevk aldıkları en önemli konulardan biri de başkalarını karalamaktır. İnsanların omuzlarına basarak yükselen bu tipler, ezilenin yanındaymış gibi görünür ancak her zaman ve her konumda bir ezen olurlar. Başkaları hep suçlu kendileri yoğurttan çıkmış ak kaşıktır. Yalan, iftira, gıybet, aşağılama, ötekileştirme en büyük sermayeleridir. Bu tiplerin ne davaları ne de ülküleri vardır. Zor durumda kaldıklarında mağdurları oynamak en büyük özelliklerindendir. İşler istedikleri gibi gitmeyince kandırıldıklarını, aldatıldıklarını söylerler.

Satanlar böyledir de ya satılanlar?

Allah’ın kendilerine bahşettiği akılla hareket etmek yerine onu başkalarının emrine veren ve başkalarının kendisini ve iradesini kullanmasına müsaade edenlere de satılık etiketini yapıştırmak herhalde bu tip yaratıklara olsa olsa iltifat olur. Şirkin anaforuna kapılmış bu insancıkların en önemli özelliği vazgeçilmezliğini kabullendikleri insanı ilahlaştırarak ona tapmalarıdır. Bunu ister bağlılıkla ister biat ile isterseniz hayranlıkla ifade etmeye çalışın sonuçta bu, gizli bir tapınmadır. Bu hale gelmiş veya çeşitli propaganda araçlarını kullanarak getirilmiş insancıklara aslında acımamak gerekir. Hani “kendi düşen ağlamaz” diye bir atasözümüz var! İşte bu atasözü satılmaya hazır olan insanlar için söylenmiştir adeta. Adam, Allah’ın verdiği aklı kullanmıyorsa, kullanmak istemiyorsa, iradesine ambargo konulmasına müsaade ediyorsa, kısacası kendisini kullandırıyorsa “çek kuyruğunu” demekten başka ne söylenebilinir ki…

Allah, bu necip milletin evlatlarını kendi ikballeri ve çıkarları için satışa sunmak isteyenlerin şerrinden korusun. Allah, bu necip milletin evlatlarına sağduyuyla hareket etmeyi nasip etsin, iradesine ipotek koymak isteyenlere fırsat vermesin.