İnternetten bir santur kaydını açın ve gözlerinizi kapatın. Kapatın gözlerinizi ve coğrafyama buyurun… Bir Sedat Anar iyi gider. Farklı santur sanatçıları da olabilir bu arada. Kapatın gözlerinizi de santurun tınısına bırakın kendinizi…

İnternetten bir santur kaydını açın ve gözlerinizi kapatın.
Kapatın gözlerinizi ve coğrafyama buyurun…
Bir Sedat Anar iyi gider. Farklı santur sanatçıları da olabilir bu arada.
Kapatın gözlerinizi de santurun tınısına bırakın kendinizi…
İşte şuradan fars diyarına temkinli bir adım atın. Kimse size İranı anlatmayacak o gardınızı hafifçe yere indirin. Kimseyi kötülemeyecek, kimseyi yüceltmeyecek, hamaset yapmayacak, varsa kibrinizi de yere bırakın.
İşte! Şehrazatın aşkından çaresiz kaldığı sokakları tahranın… Alparslan'ın ordular kurduğu şehirleri… kirmanı, Bağdat'ı her karışıyla bin bir gece masallarına ilham topraklarına bakın
İsfahan sokakları… gözleri hilkatten sürmeli kızlar, halı çarşısının tam karşısında bir ayağı olmayan bir demokrasi mağduru afgan çocuk. Her genç kızın hayalini kurma hakkını elinden alalı çok olmuş demokrasi. İran'dan Türkiye'ye oradan green kart ile Amerika'ya uçma derdinde ailesiyle birlikte! Bizim adaletimizdense, onların demokrasisine rızası ayrı bir garabet!
Az ileriden Afganistan'a geçin. Hafızın bin muhteşem güneşi gördüğü, anlata anlata bitiremediği.
Açmayın gözlerinizi!
Gözlerine bakın Afgan diyarının. Yıkılan binalarına, delik deşik olmuş duvarlarına. Kimin nerede olacağına karar veremeyişine. Başınızı kaldırın ve Kabili seyredin. Santurun kulaklarınıza gergef gergef işlediği o ahengin duvarlarda sokaklarda çağlara direnişini görün. Nice cengize nice moskofa rağmen, nice dağılmış ve toparlanamamış birliğimize rağmen dünyaya kafa tutan şehirlere bakın.
Buhara… Semerkant … sokaklarında akan kanlara, baskıya ve istilaya rağmen ayakta kaldığını haykırıyor.
Başınızı çevirin şöyle.. umudunu yitirmiş insanlığa bakın. Bu toprağın insanının umudunu nasıl yitirecek hale geldiğini anlamaya çalışın. Santurun sesini kısmayın bu arada…
Himalayalar karşıda!
İskenderi durduran koca bir duvar gibi. Bizi korusun diye var aslında… eteklerinde çaresiz insanlar… kapıları herhangi bir zaman kırılabilecek kadar kimsesiz sahipsiz keşmir insanına bakın. Halısının ve kumaşının adı dışında neyi kaldı bize, birde acısı ustaların kesilen ellerinin, topların önünde demokrasi ve ' tanrı kralıçeyi korusun' icabı parçalanan bedenleri…
Kulak verin santura.
Size büyük bir aşkı anlatıyor aslında. Kocaman bir coğrafyanın gözyaşını, narin ve kırılgan kalbini insanlarının, zümrüt yeşili gözlerini her şeye rağmen ayakta kalan kızların…
Peşaver, Kalküta, islamabad bombay, Dakka…
Neyse açın gözlerinizi ve bir pop şarkısına maruz bırakın kulaklarınızı. Sedat Anar da dinlemeyin. Çünkü her kapattığınızda gözünüzü, her bir tınısında santur sizi alıp kaderi sahipsizlik olan coğrafyama götürecek. Efkardan başka bir şey vermeyecek. Betonun her halimize işlediği bu anlamsız ve izahı imkansız girift hal içindeyken dünyanın, ne kubbeleri, ne bin muhteşem güneşi, ne demokrasizede oluşları, ne bizim tam olarak ne zede olduğumuzu itiraf edemeyişimiz…
Açın gözlerinizi ve santuru kapatın.
Sahipsizliğimizi, efkarımızı, derdimizi dökecek gönülden mahrum oluşumuzu da boş verin. Hamasetin dibini çalan bir haber kanalı da izlenebilir mesela!
Sancısız bir hayatın ve ölümün yolu nereden geçiyorsa orası açık kalsın…