Saîd iyi amelleriyle ahiret mutluluğuna ermeye hazırlanmış insan demektir. Yükselen anlamındaki sâid ve ses çıkaran demek olan sâit kavramlarıyla karıştırmamalı. Diyanet Önceki Başkanlarından Prof. Dr. Saîd Yazıcıoğlu’nu dinlerken saîd olabilmenin önemini de kardeşi Recep Bey Valimizi de düşündüm.

Saîd iyi amelleriyle ahiret mutluluğuna ermeye hazırlanmış insan demektir. Yükselen anlamındaki said ve ses çıkaran demek olan sait kavramlarıyla karıştırmamalı. Diyanet Önceki Başkanlarından Prof. Dr. Saîd Yazıcıoğlu'nu dinlerken saîd olabilmenin önemini de kardeşi Recep Bey Valimizi de düşündüm. Tabi Rahmetli Menderes'i de milletin Meclisinde Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idam onayını da. Şimdiki lider Tayyip Bey ve damadı Selçuk Bayraktar'ın halk gözündeki anlamını da düşünüp değerlendirdim.

Menderes siyasî yanlışlar yapmış olabilir. Tartışıldı, tartışılıyor. Ancak mirasçısı Demirel döneklik sembolü olarak tarihe geçti, hiç itibarı da kalmadı ama Menderes'in gönüllerde yeri silindi mi? İdamı, bitmez tükenmez husumet kaynağı olmadı mı? Bedeli kim ödedi? CHP ve çok yönlü düşünüp değerlendirme yapabilecek yaşa bile gelememiş Deniz ve iki arkadaşı. 3'e 3 intikam sloganıyla çıktı idam onayları. Deniz, üniversite gençlik lideriyken lisedeydim. Arkadaşlarından Oral Çalışlar, bugün aklı başında konuşup yazan aydınlatıcı bir gazeteci. Deniz bugünlere gelebilseydi CHP şimdi bu halde mi olurdu? Öğretmen çocuğuydu. Şiddet ve terör yanlısı değildi. Bunu doğrulayıcı çok olayı var. Ama Tayyip Bey gibi takdire şayan bir yönetim icraatı gösterdikten sonra düzen önerisi ile çıkamadı ortaya. Gençti, toydu. Aklını çelenler, bozuk düzeni devir gazı verdi hep. Millî kültüre ters banka soygunuyla başladı işe.

İdamıyla gençliği hepten şiddete yönlendirdi şer güç. Şiddet kültürü mutasyonlarla bugünlere kadar geldi. Ne acıdır ki bir kanat da devrimciliğe ters ayrılıkçı teröre dönüştü de Denizlerin akıllarına dahi gelmeyecek emperyalist ABD hesaplarına hizmette şimdi. Bir Öğretmenler Günü, hocamın gençliğe duyduğu sevgi nedeni 'Oy ben öğretmenim oy!' çığlığı, dün gibi aklımda ve ürpertiyor içimi. Gençliği güneşler içinde ve sevgiyle büyütmeyi başaramadık biz cumhuriyet öğretmenleri. Demokrasinin ilk kurbanına intikam için 20-25'lik gençlerin idamı akledilecek iş mi? Millete kurulan husumet tuzağının kanıtıdır bu mazi. Hala bitmedi, bitmiyor. Bakın yine sürüldü darbe tartışmaları sahneye. Sait olundu hep; ses, tantana yapıldı. Böylece said de olundu, yükselenler oldu hak etmeden yani ama ne yazık ki saîd olunamadı fazla. Yazıcıoğlu Saîd Hoca, kitabını yazmış bu acı tarihî sürecin. Ders alınması gerek:

Diyor ki 'Önceleri Batı, din-devlet ilişkisinde sorunlar yaşıyordu. Sonra onlar devlet yönetiminin siyasî olduğuna, dinin bunun dışında tutulması gerektiğine inanır oldular. Bizde tersi oldu. Din siyasî amaçların hizmetine sokuldu. Emevi döneminde siyasî kusurların olumsuz sonuçlarına Takdir-i İlahî denildi. Bugün de kötü sonuçları Allah'ın emriymiş gibi gösterme anlayışı sürüyor. Depremden korunmak için bilimsel tedbirleri alma, sonra Takdir-i İlahî de. Yok böyle bir şey. Kimsenin kendi hatasını, ihmalini, suçunu Allah'a atmaya, onu zalim göstermeye hakkı yok. Yaratılmışların en yücesi olarak akletmeyeceksin, acze düşeceksin Allah'ın emri diyeceksin. Reva mı bu? Siyasî icraatlara karışmaz din. İlkeleri vardır: İstişare, adalet, ehliyet-liyakat, itaat. Bu ilkelere uyarak ve aklederek yönetti peygamperimiz(s.a.v). Var mı Allah'a havale ettiği bir kusurlu icraatı? Siyasî rekabetin dinle aldatan söylemleri, çatışmaları, ölümleri sonradan geldi. İslam alemi, hala kurtulabilmiş değil bundan. Kul hakkı, başkasının ağacından kopardığınız elmanın bedeli mi yalnızca? Yönetiminizin maduru insanların hakları da yok mu sizde? Nasıl ödeyeceksiniz onları? Hakta kalmamak için dinin ilkelerine uyacaksınız. Yani icraat kararı vermeden önce istişare edeceksiniz, yalnızca yakın çevreye değil herkese adaletli olacaksınız. Bunu yapabilmek için de ehliyet-liyakat arayacaksınız. Adaletle icraatınıza inanırsanız itaat isteyeceksiniz. Aksi halde zulmetmiş olursunuz ki buna da Allah'ın takdiri deme hakkınız yok hiç. Dinin bu ilkelerine uyamazsanız hesap vereceğinizi de bilin!

Soylu İç İşleri Bakanımız, sokağa çıkma kısıtlaması öncesi bir şeyi gözden kaçırıp olumsuz sonucun acısıyla istifa etti, kahroldum. Başarılıydı. İstişaresiz karar vermemiştir mutlaka ama yine de olan oldu. Bu kötü sonuçları önlemek için Sağlık Bakanlığındaki gibi bilirkişi kurulları gerek. Kararlar öncesi onların ar-ge yapmaları bu sonuçları önler. Örneğin yaşlılara küçük yerlerin bahçeli evlerine gidebilme izni, istişare edilmeli. Kalabalık sitelerde risk altındalar. Evi olan veya böyle ev kiraladığını belgeleyen yol izni alabilmeli.

Saîd Hocanın ağabeyi Merhum Recep Bey, hiç lafını etmeden islamî ilkelere uymayı başarmış bir model valiydi. Milletçe öyle tanımıştık onu. Rahmetle anıyorum. Kaybı trafik kazası mıydı, milletin geleceğine kurulmuş tuzak mıydı? Kuşkular sürüyor. Tayyip Bey tuzakları boza boza milletin adamı unvanı aldı şükür! Damadı Bayraktar da iha ve sihalarla millî teknoloji sembolü. Gençleri kurduğu vakıf desteğiyle bilim-teknolojiye heveslendirme eğitimi de veriyor. Devrim arabası akibetinin bizim geri kalmamızı isteyen şer güç tuzağı olduğunu, artık bu tür oyunlara karşı uyanık olmamız gerektiğini vurguluyor. Dinlerken hayran kaldım. Muhaliflerin asılsız söylentileri için de 'Gaye, milleti didişmelerle meşgul edip teknolojiden uzaklaştırmak!' diyor. Haksız mı? Geçmişte de hep böyle olmadı mı? Dadaloğlu 'Nice koçyiğitler yere serildi.' diyor ya yüzyıllardır süregeldi bu. Uyanıp silkinmek lazım.

Pandeminin ekonomik sarsıntısı, sabıkalı muhalefete yeni saitler üretme kaynağı oldu. İsmet Paşa dönemi ders. Yoksuzluk, 2.Dünya Savaşı yüzünden demedi halk, gazi de demedi. Memur şeker yedi biz hurma kıyaslamaları dilden dileydi. Yakın çevre, zengin ve üst düzey bürokrasi ayrıcalıklı, işkur önünde işsizlik kuyrukları propagandası oy, belki de iktidar kaybettirebilir. Kıskanmayı önleyecek iyi bir gelir adaleti düzenlemeli. Bu, hakta kalmayı da önler hem. Halktan oy istenecekse husumet önleyici bu tedbir şart!

Sosyalizm yaşatır diyen Zülfü Livaneli'ye de sorum şu: Çin sosyalist. Niye öldürüyor tüm dünyayı? Nazım şiirleriyle, sen müziğinle faşist ve fütürist Marinetti şiddetini telkin ettiniz gençliğe. Denizlerin vebali sizde. İnancınız yoksa da Türkçe Kur'an ayetlerini bir inceleyin de yaşatanı öğrenin bence. Hak, adalet, eşitlik samimiyetiyle solcu olanlara da uyarım şu: Bilmeden iktidara muhalifim diye millet düşmanlarına destek olabileceğinizi hesaba katmalısınız artık hep.

Selçuk Bayraktar Bey'in dikkatimi çeken Anneler Günü twitini aynen paylaşarak bitiriyorum yazımı: Annem iktisat mezunu, kartlı bilgisayarlarda program yazmış.Yıllardır birlikte çalışıyoruz. Bize nasihati zor zamalarda hep yol gösterdi. Her daim bizim şefkat limanımızsın anneciğim! Tüm annelerimizin günü kutlu olsun. Allah'ım tüm aydın ve yöneticilerimize saîd olabilmeyi nasip etsin!