Türk siyaseti, son yıllarda iktidarın yaptığı devasa hatalar dolayısıyla önemli bir boşluk yarattı. Her ne kadar yeni sistemle bir takım sanal ve içi boş ittifaklar ile bu boşluk kapatılmaya çalışılmış olsa da, taklit aslın yerini almıyordu.

Türk siyaseti, son yıllarda iktidarın yaptığı devasa hatalar dolayısıyla önemli bir boşluk yarattı. Her ne kadar yeni sistemle bir takım sanal ve içi boş ittifaklar ile bu boşluk kapatılmaya çalışılmış olsa da, taklit aslın yerini almıyordu.

İdealler ve gerçekler üzerine oturmamış ve hiçbir ortak bağı bulunmayan bu ittifaklar, kameralara verilmiş samimiyetsiz fotoğraflar ile zoraki, değersiz ve içi boş ve salt çıkar birlikteliği olduğunu yalın şekilde ortaya koymaktadır.

Ve yine gerçeklikten, samimiyet ve ciddiyetten yoksun yerli ve milli çağrıları da, yapay ve taklit olmaları dolayısıyla istenilen ve beklenilen bir karşılığa denk gelmemiş, berbat giden hiçbir şeyin çözümüne de katkı sağlamamıştır.

Taklit olmayan, varlık gerekçelerini Milli görüş ve Yeniden Milli Mücadele üzerine oturtmuş gerçek partiler olan Millet Partisi ve Saadet partisi, bu süreçte etkin rol oynamalı ve bana kalırsa bir ittifakta kurmalıdırlar.

Ülkenin içerisinde bulunduğu bu derin kuyudan ve bu büyük sorun sarmalından ancak Milli bir anlayış ve Milli bir şuur ile çıkacağı tartışılır bir gerçek değildir. Devasa birikim sahibi bu iki güzide partinin derin tecrübe sahibi kadroları, kendi değerlerinin son derece farkında olmalarının yanı sıra, bu imkân ve değerleri ivedilikle hayata geçirecek nitelikli kişilerden teşekkül etmiştir.

Üstelik bu iki partinin yerlilik ve Millilik anlayış ve vurgusu da, salt kafatasçı bir vurgu olmaktan tamamen uzak olmanın yanı sıra ayakları yere basan ve bunca yıllık geçmişleri ile de kendilerini ispat etmiş teşekküllerdir.

Millet Partisi ve Saadet Partisi için mesele salt iktidar olma meselesi değildir. Burada ki tek amil felsefe, Millet ve onun kendi öz kaynaklarının çarçur edilmemesi, peşkeş çekilmemesi ve adil düzen perspektifi içerisinde halkın kendisine tevdi edilmesi esasına dayanmaktadır. İçerisinde bulunduğumuz bu gayya kuyusundan çıkışımızın tek reçetesi de kendi öz kaynaklarımızın her şeye rağmen devreye sokulması, yüksek katma değer üretecek bir düzleme getirilmesi ve elde edilecek refah ve zenginliğinde hak sahibine teslim edilmesidir. İşte böylesi samimi ve ciddiyet gerektiren bir icraat da, tüm siyasi hayatlarını bu ulvi değer üzerine bina etmiş bu iki parti ile mümkündür.

Milli bir mücadelenin Milli bir görüş ve Milli bir sevda ile yapılacağı ve ancak böylesi bir şuur ile sonuca ulaşacağı aşikârdır. Salt sloganik ve aynı zaman da salt bir payanda işlemi gören milliyetçilik anlayışının ülkeyi getirdiği duruma dair herkesin yeterince bilgi sahibi olduğu malum.

Ülke ve Millet olarak son derece perişan olduğumuz, geleceğin, şimdikinden daha berbat olacağı bu karanlık zaman diliminden çıkışın önemli adımı, işte bu ittifakın devreye girmesi ile mümkün olacağı kanısındayım. Elbette bütün bunlar şahsi düşüncem olup herhangi bir görüşme sonrası aldığım bir kanaat ve izlenim değildir.

Bütün bunları Merhum Erbakan ve Sayın Edibali dostluğu ve ortaklığının getirilerinin büyüklüğünden çıkarıyor olmam anlaşılmayacak bir olgu değildir. İkisi arasında ki derin muhabbet, ülke ve sorunlarına dair Milli bir şuur bilinci ve öz kaynakların anlam ve önemine dair katıksız inanç, ortaya nasıl bir sinerjinin çıkabileceğine dair önemli veriler taşımaktadır.

Her ikisinin de en zor ve en kıt kaynakların bile nasıl efektif kullanıldığına, gelinen teknolojik gelişim sonrasında nasıl kullanılacağına dair önemli tecrübe rezervi vardır. Ruh, inanç, iman ve milli vurgu ortaklığının da katacağı devasa anlam bütünlüğünü de bu rezerve eklediğiniz zaman, böylesi bir ittifakın Ülke ve Millet için nasıl büyük kazanımlar doğuracağını kestirmek zor değildir.

Zaman daralıyor ve bütün Milli kaynaklar berhava ediliyorken, Millet olarak bir kez daha hata yapma lüksüne sahip olmadığımızın da altını çizmek istiyorum. Ülke ve Millet olarak yaptığımız onca hatalardan ders almamız ve artık çıkış yolunun Milli şuur ve bilinç ile olacağının hepimiz tarafından kanıksanması gerektiği bir sürecin sonundayız.

Ütopya, içeriksiz, ruhsuz ve inançsız yerli ve milli vurgularının, ruhsuz, ciddiyet ve samimiyetten uzak milliyetçilik çığırtkanlıklarının miyadını doldurduğu, geçen bunca zaman içerisinde sağlıklı bir sınav veremedikleri herkesin malumudur.

Artık taklit yerine gerçeklere, ütopya yerine ayakları yere basan partilere, samimiyetten uzak oluşumlara sırt dönmekle beraber, her şeyin aslına rücu edeceği ve etmesi gerektiğinden hareketle herkesi sağduyuya, bilinç , şuur ve samimiyet içerisinde bir tavır takınmaya davet ediyorum.

Millet ve devlet olarak kaybedeceğimiz tek saniyemizin dahi olmadığını, elimizde kalan bir avuç Milli kaynaklarımızın da berhava edilmemesi için Yeniden Milli bilinç ile mücadele ve yeniden Milli görüş can simidimiz niteliğindedir.