Merhamet bu yeryüzünde elbette en çok gerekli olan hislerden biri. Yardıma ihtiyacı olanı yardım eli uzatmak, korumak, derdi olanın derdini çözmek insani eylemler.

Merhamet bu yeryüzünde elbette en çok gerekli olan hislerden biri. Yardıma ihtiyacı olanı yardım eli uzatmak, korumak, derdi olanın derdini çözmek insani eylemler. Ancak merhamet ile bunun kullanılması arasında çok ince bir çizgi var.

Savaştan kaçan, yardıma ihtiyacı olan mültecilere yardım ettik. Onlara kalacak yer, yiyecek aş, çalışacak iş verdik.

Kimileri bu yardımı layıkiyle karşılayıp nizam içinde ülkemizde yaşamaya devam ederken kimileri ise insani değerlerimizi unutup saygısızca olta atmaya başladı, devam da ediyor.

Sokaklarda, marketlerde, alışveriş merkezlerinde, broşürlerde, tabelalarda ana dilimiz dışında ilanlar var. Bu ilanları Antalya'da, Bodrum'da, müzelerde, otellerde Türkçe dışında görmemiz normal. Çünkü bu yerler turistik bölge yani hizmet için iletişim gerekli. Peki diğer yerlerdeki bu Türkçe olmayan yazılar onlar niçin var?

Bugün bir tekstil atölyesinde 10 çalışandan 5'İ Suriyeli, 4'ü Türkmen, 1'is ise Türk. Çünkü onlar daha ucuza çalışıyor. Çünkü onlar sigorta istemiyor.

Bugün bir caddede 10 dönerciden 5'i Suriyeli. Savaştan kaçıp zenginleşenler de var.

Zeytinburnu'nda, Esenler'de, Bağcılar'da, Taksim'de yolda, metroda gördüğümüz 10 kişiden 9'u Suriyeli ve Afgan.

Hastanelerde doğan 50 çocuktan 30'u Suriyeli.

Savaştan kaçıp burada gerçek anlamda ekmeğinin derdinde olan kimseye sözümüz, eleştirimiz yok.

Bizim söz söylediklerimiz sokakta, metroda, iş yerinde haddini bilmeyenlere, saygısızlara. İzinsiz fotoğrafımızı çeken, çocuklarımızı videoya kaydedenlere. Gözlerini üzerimize ilk kez insan görmüşçesine dikenlere, sınavsız bir yere yerleşenlere, suç işleyip kaydı tutulmayanlara. Ülkede misafir gibi değil de yerlisi gibi hüküm süren mültecilere. Toplum içinde nasıl davranacağını bilmeyen, medeniyetten, terbiyeden, saygıdan, kültürel değerlerden uzak bu kimselere.