Bu kelime-i tevhidin telkini işleminden sonra, şeyh elini müridin göğsünün üzerine koyup Allah’ın onu muvaffak kılması ve kendisinde ihlâsın hâsıl olması için duada bulunur. Eğer derviş adayı kadın ise şeyh onun elinden tutmaz; her ikisi bir tülbendin uçlarından tutarlar.

Bu kelime-i tevhidin telkini işleminden sonra, şeyh elini müridin göğsünün üzerine koyup Allah'ın onu muvaffak kılması ve kendisinde ihlasın hasıl olması için duada bulunur. Eğer derviş adayı kadın ise şeyh onun elinden tutmaz; her ikisi bir tülbendin uçlarından tutarlar. Şeyh dua ederken elini kadın müridin göğsü üzerine koymayıp karşıdan dua eder ve duasını Fatiha ile tamamlar. Sonra şeyh müridiyle birlikte ayağa kalkıp ikisi de kıbleye yönelerek şu salatüselam okurlar: 'es-Salatü ve's-selamü aleyke ya resûlellah, es-salatü ve's-selamü aleyke ya habîballah, es-salatü ve'sselamü aleyke ya vesiletena ilallah, es-salatü ve's-selamü aleyke ya evvele halkıllah, es-salatü ve's-selamü aleyke ve aleyküm ya enbiyaallahi ecmaîn!' Şeyh Hz. Peygamber, nebîler, resuller ve cümlesinin ali ve ashabına, gavs-i a'zam ve varis-i efham Seyyid Ahmed er-Rifaî'ye, evlat ve torunlarına, halifelerine, bütün evliyaullah, bütün mümin ve müminlerin, müslim ve müslimelerin ruhlarına bir Fatiha okur. Böylece mürit adayı dervişliğe kabul edilmiş olur.[1]

Rifaiyye'de Seyrü sülûk

Rifaiyye'de salikin önce şeriatı bilmesi, emir ve yasakları öğrenmesi ve gereğini yerine getirmesi lazımdır. Sülûkün başlangıcı ise Hak ile kalp huzuru olup Hak'tan gayrıya iltifat etmemektir. Bu huzura ulaşmanın usulü de mürşidin emrine göre salatüselamla meşgul olmaktır. Çokça salatüselam getirmekten maksat, Hz. Peygamber'e sevap ve herhangi bir menfaat hasıl etmek değildir. Böyle bir şey hasıl olsa da esas gaye söyleyenin kendisine Hz. Peygamber'den feyiz ve nefhaların erişmesidir. Salatüselam Hz. Peygamber'deki zat nurlarını görmek için en büyük sebep olup, salatüselam getirenle Hz. Peygamber'in arasındaki perdelerin ortadan kalkması için en büyük vesiledir. Hz. Peygamber Hakk'ın huzuruna vasıl olmak için kapıdır. Ona salatüselam getirmekle önce ona, sonra Hakk'a erişilir. Bundan dolayı salike önce mürşidi tarafından salatüselam emredilir. Bunun da çeşitli söylenişleri vardır. Eğer salik ümmî ise her namazın akabinde mürşidin belirleyeceği sayıda 'Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihî ve sahbîhî ve sellim' şeklinde okuması yeterlidir. Eğer salik yazıdan okuyabiliyorsa, bu tarikatın şeyhleri indinde malum olan beş türlü salatüselamdan mürşidin tayin edeceği birini okur. Mürit ve saliklerin tek başlarına yaptıkları bütün zikirler kendi işiteceği kadar yüksek sesle yani cehrî olarak yapılır. Rifaiyye'de sülûk, farz amellerden sonra nafilelerle çokça meşgul olmak suretiyledir. Bu nafilelerin ilki de Hz. Peygamber'e çokça salatüselam getirmektir. İkincisi ise onun emirlerine uyup yasakladıklarından kaçınmaktır. Salik için şeriat edeplerinden tercih edilen öncelikle ' sohbettir. Yani mürit mürşidinin sözlerini dikkatle dinlemeli, onunla birlikte olduğu vakitlerde onun fiillerine de dikkat edip nasıl davranması gerektiğini öğrenerek öylece davranmalıdır. Böylece bu beraberlik ve sohbet sayesinde salik gafletten uyanıklığa, cimrilikten cömertliğe, dünya hırsından zühde, kötü hulktan güzel ahlaka ve her türlü aşağı ve bayağı halden temiz bir hale intikal etmiş olur. Mürşit, eğer gerek görürse, seyrü sülûk esnasında riyazet, seyahat, tecerrüt, halvet, geceleri uykusuzluk, teheccüd, elinde olanı bezletmek ve meşakkatli hizmetleri yapmak gibi hususları dervişinden isteyerek saliki terbiye eder

[1] Ravî, es-Seyr, s. 170-173; Ebü'l-Hüda, Kıladetü'l-cevahir, s. 299-301; Kenan Rifaî, Ahmed er-Rifaî, s. 155-57.