Rifâiyye’de toplu zikir hem “kuuden” yani oturarak, hem de “kıyamen” yani ayakta yapılmaktadır. İstanbul Rifâî tekkelerinde icra edilmiş şekliyle toplu zikir şöyle yapılmaktadır...

Rifaiyye'de Toplu Zikir Usulü

Rifaiyye'de toplu zikir hem 'kuuden' yani oturarak, hem de 'kıyamen' yani ayakta yapılmaktadır. İstanbul Rifaî tekkelerinde icra edilmiş şekliyle toplu zikir şöyle yapılmaktadır: Zikre katılacak dervişler şeyhin sağından ve solundan itibaren kıdem sırasıyla hilal şeklinde bir halka oluşturarak diz üstü otururlar. Şeyh 'Fatiha!' deyince topluluk yüksek sesle 'Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali Muhammed' diyerek salatüselam getirip herkes içinden Fatiha okuduktan sonra topluca özel bestesiyle 'Salat-ı Kemaliyye' okunur. Şeyh efendi yine 'Fatiha!' dedikten sonra topluluk, aynı şekilde salat ü selam ve Fatiha okuduktan sonra yüksek sesle eûzü besmele çekilip özel bestesiyle 'evrad-ı şerif' okur. Bittikten sonra şeyh kısa bir dua yapar ve ayağa kalkılır. Şeyhin sağ ve solunda tekli kol halinde karşılıklı olarak saf tutulur. Şeyh efendi 'Fa'lem ennehû la ilahe illallah' diyerek kelime-i tevhid zikrini başlatır. Zikreden dervişler, saflarının ortasında yer almış olan, 'reis' denilen dervişin zikir temposuna tabi olarak topluca zikre koyulurlar. 'Reis' zakirbaşının okuyuşuna göre dervişlerin zikrini yürütür. Zakirbaşı zikrin tamamını idare eder. Zakirbaşı önce belli bir makam, belli bir seyir ve üslûp içinde, mesela rast makamında bir münacati okur. Sonra diğer okuyucu zakirlerle birlikte, ağır tempolu kelime-i tevhid zikrine uygun şuğul ve ilahiler topluca okunmaya başlanırken, reisin işaretiyle dervişler de okunan ilahilerin temposuna uygun olarak zikre başlarlar. Zakirbaşı ve reisin birlikte hareketleri okuyucular ve zikredenler arasında ahengi sağlar. Okunan ilahiler ve şuğuller ile zikrin temposu arasında daima uyum gözetilir. Zikir ilerledikçe Zakirbaşı kaside okuyarak veya birkaç kelime ile ses vererek, 'perde kaldırma' denilen bir yöntemle zikrin perdesini birer birer yükseltir. Bu arada okunan ilahi ve şuğullerin makamı da değiştirilir. Zikir en tiz perdeye ve süratli bir tempoya ulaşınca, Zakirbaşı yine kasideler okuyarak veya okutarak zikrin perdesini birer birer indirir. Zikrin başlangıcındaki perdeye gelinince zikir artık hep bu perdeden devam eder. Zakirbaşı 'şey'en lillah' güfteli, içinde beş pîrin yani Seyyid Ahmed er-Rifaî, Abdülkādir-i Geylanî, Seyyid Ahmed Bedevî, İbrahim ed-Desûkī ve Sa'deddîn-i Cibavî'nin isimleri geçen bir şuğulü her defasında bir pîrin ismini anarak tekrar tekrar okur. Bu son isim anılınca reisin işaretiyle zikredenler dikilir ve zikrin temposu tekrar süratlenir ve reisin işaretiyle 'kalbî' denilen cehrî zikre geçilir. 'Hayyahu' güfteli bir şuğulün ardından çeşitli şuğul ve ilahiler okunarak zikir devam eder ve bu süratli tempoda bir müddet devam ettikten sonra şeyh efendi 'illallah' deyip kelime-i tevhid zikrini durdurur. Burada bir durak veya ağır tempolu bir cumhur ilahî okunduktan sonra bir aşr-ı şerif okunur. Sonra şeyh 'ism-i celal' zikrini başlatır. Bu zikir esnasında ney de üflenebilir. Zakirbaşı ve diğer okuyucular bu zikre uygun ilahi, şuğul ve kasideler okurlar. İsm-i celal zikrinde 'perde kaldırma' ve 'perde indirme' yapılmaz, başladığı perdeden zikrin sonuna kadar devam eder. Eğer şeyh başka bir 'isim' verirse dervişler o 'isim'le zikrederler. Şeyh 'illallah' diyerek zikre son verince bir aşr-ı şerif okunup dua edilir ve musafaha edilerek meclise son verilir.