RESULULLAH Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) vefat ettiğinde geriye nakit para bırakmamıştır. Beş veya dokuz dinarı olduğu, ölümünden önce bunları sadaka olarak fakirlere dağıttığı rivayet edilmektedir. Miras olarak develeri, giyim eşyaları, silâhları, zırhı, yüzüğü, temiz zevcelerinin çok basit ev eşyaları kalmıştır. Gayr-i menkul olarak bir miktar arazisi vardı. Onlar “Biz peygamberler miras bırakmayız, bizden geriye kalanlar sadakadır” hadîs-i şerifi hükmünce Beytü’l-mal-i Müslimîne intikal etmiştir.
Resûlullah Efendimiz Ümmetine ve bütün insanlığa şunları miras bırakmıştır:
*Allah katından vahiy yoluyla alıp, eksiksiz tebliğ ettiği kurtarıcı ve saadete ulaştırıcı İslam dini.
*Allah’ın kadîm kelamı olan, inananları ve hükümlerini hayata uygulayanların aziz olduğu, Doğru Yol’un düsturu Kur’an-ı Kerim.
*Kur’andan sonra İslam dininin ikinci ana kaynağı olan Sünnet-i seniyyesi.
*İnsan boyutlarına, fıtrata en uygun hukuk sistemi olan, hakkıyla uygulandığı takdirde adaleti, selameti, huzuru, âsâyişi, güvenliği, sosyal barışı sağlayan İslam Şeriatı.
*Amelî ve bedenî ibadetlerin en yükseği olan beş vakit namaz.
*İnsan nefsini terbiye eden Ramazan orucu.
*Sosyal adaleti sağlayan zekât ve diğer nafile sadakalar.
*Ahlak sistemlerinin mükemmeli olan İslam ahlâkı.
*Medeniyetlerin en doğrusu ve hatâsızı, insanlığın fıtratına ve dünyanın yapısına en uygun medeniyet olan İslam medeniyeti.
*Bütün mü’minlerin birliğini, kardeşliğini, izzetini sağlayan Ümmet-i Muhammed kavramı ve kurumu.
*Kadınların haysiyetlerini, şereflerini, ırzlarını, iffetlerini, şer’î ve âlî hürriyetlerini koruyan tesettür-i nisvan ve hicab hükümleri.
Bin dört yüz yıllık İslam tarihi boyunca Müslümanlar bu mirasa sahip çıktıkları, bunları hayata uyguladıkları devirlerde aziz, galib, muzaffer olmuşlar, haysiyetli ve şerefli bir hayat sürmüşler; bu mirasın kıymetini bilmedikleri zamanlarda zelil, mağlub (yenik), rezil, muzmahil (perişan, çökmüş, darmadağın) olmuşlardır. Yukarıda on bir mirastan bahs ettim. Mü’minler derecelerine, ilim ve irfanlarına, güçlerine, makam ve mevkilerine, imkânlarına göre bu mirası korumakla yükümlüdür.
Mirası korumakta bilenler, ulema, fukaha, meşayih, ziyalı mü’minler birinci derecede sorumludur.
Kur’anın yap dediklerini yapmayan, yapma dediklerini yapan, bu suretle Kitabullaha karşı gelen ona hıyanet etmiş olur.
Sünnete uymayıp, bid’atlere uyanlar Nebevî mirasa hainlik etmiş olur.
Allah’ın inzal buyurduğu hükümleri devre dışı bırakıp, sınırları çiğneyip beşerî uydurmalara tâbi olanlar, hidâyeti bırakıp dalâlete sapmış olur.
Kur’an ve Sünnet ahlakını terk edip azgınlıklara (fuhşiyata) yönelenlerin sonu (tevbe edip, rücu etmedikleri takdirde) rezillik, rüsvaylık, zelilliktir.
Kaynağı Kur’an ve Sünnet olan İslam medeniyetini bırakıp, küfür medeniyetlerini benimseyenler, kâfirler sıçan deliğine girseler, onların peşlerinden girecek derecede yabancılaşmış ve şuursuz olanlar Muhammedî mirasın hâinleridir.
Efendimizin mirasına sahip çıkalım ki, Allah bizi aziz kılsın.
Mirasa hıyanet edersek sürünmeye mahkûmuz.
Tarihe bakalım, ibret ve ders alalım.

(İkinci yazı)

Muhlis Bir Öğrencinin Mektubu


AŞAĞIDA, bir Anadolu şehrinde okuyan üniversiteli gayretli ve muhlis bir gencin mektubundan bazı cümleler okuyacaksınız. Bunları sizin paylaşmak istedim.
“Evet öyle bir dehşetli zamandayız ki; bu zamanın pazarında din ucuzlamış ve dünya pahalanmış.
Fakat, pek aziz Hocam.
Lütfen sevininiz ve mutlu olunuz ki:
Rıza-yı Bari için çalışan nice gençler var.
Muhterem Efendim,
Nerede bir ateist, darvinist görsek gidip konuşuyor, medreselerimize onları çağırıyoruz.
Fakültemizde hamd olsun pek koyu dinsizlerin bir kısmının imana geldiğine, bir kısmının namaza başladığına ve hatta bir takım kötü alışkanlıkları terk ettiklerine şahid olduk.
Muhterem Efendim,
Cihad meydanını ehl-i dünyaya terk etmiş değiliz çok şükür.
Bugünkü yazınızda bir tereke mafyasından bahsetmişsiniz.
Ölüm onlar gibi hayvanlar içindir, ârifler ölmez. Zat-ı aliniz aklı başında, çıldırmamış ve din için bir şeyler yapma gayretini kaybetmemiş Müslümanların hüsn-i kabulüne mazhar olmuş bir isimsiniz.”
***
Müslüman gençler içinde böylelerinin bulunduğunu öğrenmek insanın kalbine ferahlık veriyor.
Hizmetlerin tesirli=etkili olması için bazı şartlar vardır: Birinci şart: İhlasla, sırf Allahın rızasını kazanmak için hasbeten lillah yapılmış olmalıdır… İkincisi: Kur’anî ve Nebevî metotla yapılmış olmalıdır… Üçüncüsü: Selef-i Sâlihînden bu yana gelip geçmiş Evliyaurrahmanın ruhaniyetlerinin gölgesinde yapılmış olmalıdır. Dördüncüsü: Hizmetlerin ücreti ve ödülü yaratıklardan değil, Yaratan’dan istenmelidir… Beşincisi: Allah bu hizmetlerde başarı (Tevfik) verince bundan dolayı ‘ucba kapılmamak gerekir.
İmana, İslama, Kur’ana, Sünnet’e, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye ihlasla, garazsız ivazsız hizmet edenlere ne mutlu. Ne güzel bir ticaret yapıyorlar. Cenab-ı Hak onları bağışlasın, ebediyet âleminde Livâ-i Hamd bayrağı altında toplanan bahtiyarlar zümresine dâhil etsin.
***
LATİNCİ ve LÂDİNÎ OLMA, KUR’ANÎ OL
Bütün liseli ve üniversiteli gençlere hitap ediyorum… Müslüman, anadilini Frenk ve Latin yazısıyla okuyup yazmaz, Kur’an ve İslam yazısıyla okur yazar.
Japonlardan ibret alalım ve utanalım. Onlar, Latin yazısından bin kere daha zor, çetrefil, karışık olan yazılarıyla; ilimlerden, fenlerde, teknikte, eğitimde, sanatta, edebiyatta, ilmî araştırmalarda, sanayide harikalar meydana getirmiştir.
Biz bin yıllık millî ve islamî yazımızı terk ettik ve Japonya’nın çok gerisinde kaldık.
Müslüman görünen Gizli Yahudilere soruyorum: İsrail kendi yazısıyla yazıp okuyor da, biz Müslümanlar niçin kendi millî ve dinî yazımızla okuyup yazmayacakmışız?
Müslüman gençler!.. Hiçbir geçerli bahanemiz ve mâzeretimiz yoktur. Millî Eğitim Bakanlığının açtığı ücretsiz kurslara yazılalım ve millî yazımızı mükemmel şekilde öğrenelim.
Bu kadarcık bir irademiz, azmimiz, sebatımız yoksa, hayatın diğer zorluk ve güçlükleriyle nasıl başa çıkabiliriz?
Başlangıçta bilmemek ayıp değildir ama öğrenmemekte direnip inat etmek çok ayıptır.
Siyonistler kendi lisanlarını hangi yazıyla yazıyor? Latin yazısıyla mı? Hayır, kendi millî ve dinî İbranî yazısıyla yazıyorlar.
İbret alalım, utanalım…