Resulullah (sav)’in vefatı ve cenaze namazı

Resulullah(sav) 8 Haziran 632 yılında vefat etti. Onun doğumu kadar vefatı da Müslümanların anması gereken özel günlerdendir.

Peygamberimizin vefatı her ne kadar bizi hüzünlendirse de günümüzde bazı akademik çevreler ve özellikle İhsan Eliaçık tarafından olay başka yöne çekilmektedir. Peygamberimizin cenaze namazı hakkında birçok konuşmalarda bulunan İhsan Eliaçık “Hz. Muhammed’in hazin cenaze namazı, namazını 17 kişi kıldı” diyerek büyük bir tarihi yanlışlığa imza atmıştır. Çeşitli yerlerde yaptığı bu iddia, sosyal medyada özellikle İslam karşıtları tarafından mal bulmuş mağribi gibi kullanılmış, sahabelere hakarete kadar işi vardırmışlardır. Bu vesileyle bazıları da hz. Ebubekir, Ömer ve Osman’a ağza alınmayacak hakaret/eleştirilerde bulunmuşlardır.

Peki gerçekten öyle miydi? Yani Resulullah(sav)’in cenazesine sadece 17 kişi mi katılmıştı?

Hani kaynaklarımızda Resulullah(sav) için canını vermeye hazır olan o kitleler neredeydi? Medine halkı neredeydi?

Resulullah (sav) vefat edince son görevlerini de mi yerine getirmediler?

Hayatın akışına devam mı ettiler?

Öyle olmadı…

Medine’de hayat durdu…

İnsanlar durdu…

Kalpler durdu

Gözler konuştu... Irmak oldu, pınar oldu… Peygamber şairi Hassan b Sabit ağlamaktan gözlerini kaybetti.. Ömer (ra) kendisini kaybetti ve “kim onun öldüğünü söylerse boynunu vururum” diye çıktı…

İnsanlar şok, şaşkınlık ve üzüntü içerisindeydi…

***

Peki gerçekten cenaze namazına 17 kişi mi katılmıştı?

Bu iddia iftira veya kasıtlı bir iddia değilse, büyük bir cehaleti barındırmaktadır..

Resulullah (sav)’in cenaze namazına tüm Medine halkı katıldı…

Peki bu 17 kişi hikayesi nerden çıkmıştır?

Aslında burada ince bir ayrıntı vardı. Bu ayrıntıyı İhsan Bey, mutlaka görmüştür veya görmesi gerekir. Madem bir iddiada bulunacaksınız bunu iyi araştırmanız gerekirdi…

Bu ayrıntı şudur: Resulullah (sav) Hz. Ayşe’nin odasında vefat etti. Sahabeler, nereye gömecekleri konusunda tereddüt yaşadılar. Sonunda Hz. Ebubekir’in rivayet ettiği “Peygamberler vefat ettikleri yere gömülürler” hadisi ile Hz. Ayşe’nin evinde, hatta vefat ettiği yatağın olduğu yere gömülmesine karar verdiler… Bu karar uygulandı…

Peki namazı nasıl kılınacaktı? Mescid-i Nebevi’de mi kılınacaktı?

Bu soruya Hz. Ali “o bizim diri iken de ölü iken de imamızdır” diyerek cenaze namazının bir imam öncülüğünde tören şeklinde değil münferiden kılınması gerektiğini belirtmiş oldu. Onun bu tespiti diğer sahabeler tarafından da kabul edildi. (İbn Sa’d, c. 2, s. 290-291)

Bunun üzerine cenazesi defnedileceği hz. Ayşe’nin odasında hazırlandı. Oda küçük olduğundan ancak 16-17 kişi alabildiğinden, insanlar gruplar halinde odaya alınıyor, namazını kılanlar çıkıyor ve yerine diğer grup alınıyordu. Grupların alınmasında akrabalık ve yakınlık durumu gözetildi. Önce Peygamberimizin yakın akrabaları ve Haşimoğullarının erkekler, sonra kadınları, sonra da çocukları girip namazlarını kıldılar.

Haşimoğulları bitince Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman gibi sahabe ve Ensar’ın ileri gelen kişileri odaya girip namazlarını kıldılar. Hz. Ebu Bekir’le Hz. Ömer, ilk safta, Peygamberimiz Aleyhisselam’ın hizasında durdular. “Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun! Diye dua ettiler. (İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 290, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 251, Zehebî, Târih, s. 579.)

Bazı internet sitelerinde ve yazılarda halifelerin cenaze namazına katılmadığı, bu süreçte beni saide gölgeliğinde hilafet tartışmaları yaptığı şeklinde yakışıksız eleştiriler görmekteyim. Olay öyle gerçekleşmedi. Onlar namazlarını kıldılar. Ardından Ensar’ın bir oldu bittisini önlemek için beni saide gölgeliğine gittiler.

Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman ile ileri gelen kişiler namazlarını kılınca Hz. Ömer: “Cenazeyi ve cenaze sahiplerini artık kendi hallerine bırakınız! (Başlarından dağılınız!)” diyerek seslendi.” (İbn Sa’d, c. 2, s. 292. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/320-322) Çünkü Peygamberimizin yakın akrabaları ve ehli beyt cenaze işlerini kendileri düzenlemek istiyor, kimseyi karıştırmak istemiyorlardı. Cenaze sahibi olarak bu onların hakkı ve göreviydi. Hz. Ömer, bu uyarısıyla hem diğer insanlara durumu hatırlatıyor ve hem de etrafta kalabalık yapmalarını engellemiş oluyordu.

Cenaze namazı o günün gecesine kadar sürmüştür. Çünkü tüm Medine halkı namazı kılmak için sıraya girmişti. Erkeklerden sonra kadınlar, kadınlardan sonra çocuklar, çocuklardan sonra da köleler girip namaz kıldılar. (Beyhakî, c. 7, s. 250, Zehebî, s. 579, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 63.)

Resulullah (sav) Salı günü öğlen vakti vefat etmiş, ancak Çarşamba gecesi defnedilmişti. Hz. Ayşe “Çarşamba gecesi kazma seslerini işittiğimizde defnedildiğini anladık” demiştir.

Görüldüğü gibi İhsan Eliaçık Bey’in iddia ettiği gibi 17 kişi cenaze namazını kılmamış, tüm Medine ve ashap kılmıştır. 17 rakamı, odaya aynı anda sığabilen ve aynı anda namaz kılabilen insan sayısıdır.

Tarihi rivayetler incelenirken başı ve sonu göz önünde bulundurulmalı, olay tam özümsenerek incelenmeli ve öyle nakledilmelidir. Sonuçta itham ettiğimiz kişiler, Resulullah (sav)’in yakın arkadaşları, dava arkadaşlarıdır. Onunla birlikte tüm savaşlara katılmış, canlarını ortaya koymuş kişilerdir. Üstelik ilk dört halife ile evlilikler yoluyla da akrabalıklar oluşturulmuştur. Eleştirilerimizin nereye varacağını iyi hesaplamamız gerekir.