Daha önceki yazılarımdan alıntıladığım şu satırlar zamanın geçtiğini ama değişen bir şey olmadığını gösteriyor.

Daha önceki yazılarımdan alıntıladığım şu satırlar zamanın geçtiğini ama değişen bir şey olmadığını gösteriyor.

****

Kısa bir süre önce müttefik olarak gördüğümüz Amerika ve Avrupa dolayısıyla bu ikisinin emrinde olan ülkeler düşman, yine kısa bir süre önce düşman olduğumuz Rusya ve İsrail ve bu ikisinin emrinde olanlar müttefik durumda. Suriye’nin bir kısmında düşman olarak görülen Amerika ve Avrupa’yla birlikte hareket ederken, bunların PYD’yi koruyup kollaması karşısında elimiz kolumuz bağlı. Müttefik olarak gördüğümüz Rusya’nın Müslümanları bombalayarak katletmesi karşısında ne yapacağımızı bilmez bir durumdayız.

****

Ah Halep! Vah bize. Reel politik dengeler uğruna uzaktan seyrettiğimiz katliamlar için ne kadar ağıt yaksak beddua etsek de temizlenir mi alnımızdaki kara…

****

Yine çoluk çocuk demeden katliama uğratılan masumlar var yanı başımızda, hem de yıllardan beri. Ve İslam dünyası her zamanki sessizliğine bürünmüş durumda.

Orada katledilenler artık birer sayıdan ibaret. Tıpkı yirmi beş yıl önce Bosna’da olduğu gibi.

Ve yine İslam dünyası savaşın bitirilmesi umudunu batının insafına bağlamış bir durumda. Tıpkı Bosna’da olduğu gibi…

Hep biz mi olacağız ölen, hep biz mi olacağız katledilen, hep biz mi olacağız katliamlar sonrasında adlarına ağıtlar yakılan, anıt mezarlar, şehitlikler dikilen.

Umurunda mı ateşin düşmediği ocakların.

Umurunda mı “kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” fermanını unutanların.

Umurunda mı sırf aynı ırktan değiller diye orada katledilenleri kardeşten saymayanların.

Kızmaya hakkımız var mı zaten amaçları İslam’ı ortadan kaldırmak olanların yaptıklarına, İslam dünyası kınamaktan, üzülmekten, beddualar etmekten başka bir şey yapmazken.

Şaşırmaya hakkımız var mı bu kadar pervasızca ve hep birlikte hareket edebilmelerine, bizler kendi aramızda bu kadar parçalanmışken.

Bir türküdür tutturmuşuz; hain Batı, şeytan Amerika, sinsi İngiltere, katil Esed, çıbanbaşı İsrail…

Unuttuğumuz bir şey var; kış kışlığını, kuş kuşluğunu (!) yapar derler. Yani her şey kendi özünde olanı ortaya döker.

Müslümanların özünde ne var peki? Sinmişlik, miskinlik, korkaklık, tembellik mi? Bunlar mı kaldı kala kala geriye o övündüğümüz koskoca medeniyetten. Bunlar mı kaldı geriye, hayatın her alanını cihat ruhuyla yaşayan nesillerden.

Ne zaman ölü toprağını üzerimizden atıp da Rahman’ın istediği has kullar, has nesiller olacağız. Hayatın her alanında aktif, diğergam, civanmert Müslümanlar olacağız.

Onlar’ın ne yapacakları belli de, asıl biz neler yapacağız.





****

Hiçbir küresel güç merkezine teslim olmadan kendi politikalarımız geliştirebilmek ve uygulamak zorundayız. Hiçbir hesap yanı başımızdaki mazlumların kanını haklı gösteremez. Türkiye büyük devlet olmak istiyorsa öncelikle büyük devlet gibi davranmasını bilmek zorunda