Radyoda Umudun Sesi

Suriye İdlib’te Esed güçlerinin kimyasal saldırısıyla hepimizi dehşete düşüren savaş devam ederken insanlığını rafa kaldırmış Avrupa karşısında milyonlarca mülteciye kucak açmış kocaman yürekli Türkiye olarak yaralıların da yanında olduk ve 33 kişi ülkemize getirildi, tedavileri devam ediyor. Dünyada umudun, insanlığın simgesi Türkiye oldu.
Doktorlarımız da aynı bilinçle sınır ötesinde ihtiyacı olup imkanı olmayanlara ulaşmaya, yardım eli uzatmaya devam ediyor. Bu yazımda, Yeryüzü Doktorları Derneği gönüllü doktorlarından jinekolog Op. Dr. Buhara Güney’in yüreğinde taşıdığı, unutamadığı bir hastasının öyküsüne tanık olacağız.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Güney, Yeryüzü Doktorları ile gönüllü olarak Afrika’ya gidiyor. Yeryüzü Doktorları’nın Afrika Sahel bölgesinde kadınlarda doğum sonrası idrar kaçırmaya sebep olan vezikovajinal fistül hastalığıyla ilgili bir tedavi yardımına katılıyor.
Dr. Güney, vezikovajinal fistül hastalığının tedavisinin, çok özel ve ileri cerrahi tecrübesi olan hekimler tarafından yapılabildiğini vurgulayarak, “Afrika’da bu ameliyat yerel imkanlarla yapılamamaktadır. Ekip olarak bunun için hazırlandık” diye söze başlıyor.
Çok tecrübeli ve konusunda uzman hekimlerden oluşan bir ekiple bölgede 15 gün kaldıklarını belirten Dr. Güney, Nijer'in Niamey isimli başkentine indikten sonra 850 kilometre kadar güneydoğusunda Maradi şehrine doğru yola çıktıklarını anlatıyor. Kırsal yerleşim bölgelerinden çok etkilendiğini ifade eden Dr. Güney, “Bu ülke dünyanın en fakir ülkelerinden birisi. Toplam doktor sayısı bizim ülkemizin yüzde biri kadar. On beş gün hayatımın en özel ve unutamayacağım dönemlerinden oldu. Yokluğu, mahrumiyeti, ilkel şartları, hayatın en duru sevinçlerine ve en yalın acılarına şahit oldum” diyerek duygularını dile getiriyor.

Yerel Radyolarla Hasta Anonsu

Yeryüzü Doktorları’nın, o bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve sağlık otoriteleriyle görüşmesi sonucu yerel hekimler, yerel radyolar aracılığıyla köylere sesini duyuruyor ve hastalar ile hastaneler hazırlanıyor. Böylece Türk doktorların geleceğini bu yolla öğrenen herkes, günler öncesinden hastane bahçesinde beklemeye başlıyor. Ekip oraya ulaştığında yüzlerce hasta kadın onları bekliyor. Profesyonel ekip, ürolog, anesteziyolog, enfeksiyoncu ve diğer uzmanlar tüm hastaların ayrıntılı muayenelerini yaparak bazı teknik tıbbi ölçümler sonucunda cerrahi tedaviden fayda görecek hastaları ayrı bir gruba ayırıyor ve birçoğunun bacaklarında devamlı akan idrar nedeniyle deri lezyonları oluştuğunu görüyorlar.

Acı ve Umut

Dr. Güney, 22 yaşında genç bir annenin dikkatini çektiğini belirterek, “Gözlerinde acılı ve ısrarlı bir umutla, çılgınca, hiç ara vermeden bizi izliyordu. Hastaları tek tek çağırıyor, ayrı bir odada hepsini muayene ediyordum” diyerek sözlerine devam ediyor.
Muayene sırası bu genç anneye geliyor. Muayene masasından sonra bazı bilgileri yazılı hale getirirken oturduğu yerden bir daha kalkmak istemediğini anlatıyor. Garip bir hali olduğunu fark ettiğini söyleyen Dr. Güney, “Biz oradan biraz uzaklaşınca, bir şeyler yaptıktan sonra hızlıca ameliyat saatine kadar ortadan kayboldu. Bekleme nedeninin ne olduğunu ise sonradan öğrendik” diyor. “Devamlı idrar aktığından oturduğu yere bulaştığı için yerde biriken idrarları görmemizi istememiş. Mahcup olmaktan dolayı çok üzülmüş. Biz bunu öğrenince daha da kötü olduk. İnsan ne düşüneceğine, ne söyleyeceğine karar bile veremiyor. Bu halde çaresizce evinde, ailesiyle nasıl yaşıyordu?” diyerek şaşkınlığını dile getiriyor.
Ertesi gün anneyi ameliyata aldıklarını anlatan Dr. Güney, şöyle devam ediyor:
“Ürkek, simsiyah minik bir kuş gibi geldi. Gözlerindeki arzuyu görebiliyordum. Ancak lisan bilmemesi nedeniyle hiçbir şey konuşamadık. Spinal anestezi yapılırken çok canı yandı. Anlaşılıyordu. Ama hiçbir şey söylemedi. Bağırmadı, inlemedi. Büyük bir umutla, hiç durmadan gözlerime baktı. Gözlerinden akan iki damla yaş gördüm. O an ekipteki tek kadın doktor bendim. Onun yerinde ben de olabilirdim. Ona sarıldım. Simsiyah kıvırcık saçlarını okşadım. Diğer hekim arkadaşlarıma ‘Doğru yerdeyiz. Çok güzel bir iş yapıyoruz. Şu hastanın gözlerine bakın, dedim. Ne mutlu bize…’ Bütün ekip duygulandı. Ameliyattan sonra bebeğini yanına verdim. Ertesi gün bir kaç kez ziyaret ettim. O ise artık idrar kaçacak mı, kaçmayacak mı endişesi içindeydi. Hele idrar sondasını çıkartıp, idrarın artık akmadığını görünce hıçkıra hıçkıra sevinçle ağlaması beni öyle etkiledi ve duygulandırdı ki, ona sarılıp ben de ağladım. Hala o anı hatırlayınca gözlerim doluyor.”
Dr. Güney, onların mazlumiyetlerine ve zorluklar içinde onurlu duruşlarına, tevekküllerine, haysiyetlerine hayran kaldığını vurgulayarak, “O günlerde çekilmiş fotoğraflarımıza baktıkça, o genç annenin ve bebeğinin öyküsü hala beni çok etkiler” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Elimizdeki imkanlarla, bazı hayatlara dokunabiliyor, bazı yüzleri güldürebiliyor, birilerinin dünyasına ışık olabiliyorsak Dr. Güney hocamız gibi “Ne mutlu bize” diyebiliriz belki.

Sağlıkla kalın. Bize yazın. Sizin için araştırıp yazalım.