Eğitim sistemimiz giderek güçleniyor. Son yıllarda onlarca güzel şey yapıldı.

Eğitim sistemimiz giderek güçleniyor. Son yıllarda onlarca güzel şey yapıldı. İlkokul ve ortaokula başlayacak öğrencilerin kaydı adrese göre yapılıyor. Veliler çocuklarını kaydetmek için okula gitmek zorunda kalmıyorlar. Velilerde stres azaldı. Velilerden kayıt için para isteme dönemi bitti… Bütün liseler Anadolu Lisesi haline getirildi. Veliler çocuklarını alıp liseye kaydetmek için okul okul gezmiyorlar. Okul müdürü tarafından reddedilmiyorlar… Okula yerleşme TEOG puanına göre gerçekleşiyor. Şeffaflık sağlanmış durumda... Okullarımızın fiziki imkânları ciddi seviyede iyileştirildi. Okul binaları yenilendi. Teknoloji altyapıları iyileştirildi. Artık bir köy ilkokulunda bile onlarca bilgisayar ve projeksiyon cihazı bulabiliyorsunuz. Akıllı tahtalar sayesinde sınıflarımız pek çok Avrupa ülkesindeki sınıflardan bile daha derli toplu. Öğrenci ve öğretmene her türlü imkân sunulmuş durumda. Ders kitapları ücretsiz dağıtılıyor. Veliler e-okul sayesinde öğrencilerinin durumunu okula gitmeden takip edebiliyor. Eğitim Bilişim Ağı (EBA) öğrenci ve öğretmenler tarafından kullanılıyor. EBA sayesinde öğrenci ve öğretmenlere çevrimiçi olarak ciddi doküman desteği veriliyor. Devlet okulun eksiklerini dershanelere havale etmeyi bıraktı. Okulun eksiklerini okul içinde kurslarla tamamlamaya başladı.

Bir diğer pozitif gelişme de din ve inanç özgürlüğünün desteklenmesi oldu. Bu kapsamda ortaokul ve liselerde başörtüsü yasağı kalktı. Mescitlerin açılması mümkün oldu. Müfredata seçmeli din dersleri eklendi. Yasakların kaldırılmasının ve gençlere dini gerek öğrenmek gerekse de yaşamak için imkânlar sunulmasının temelinde dindar bir nesil yetiştirme projesinin değil milleti özgürleştirme kaygısının olduğunu gördük. Okulların din ile barışması halkımızın eğitime daha fazla destek vermesinin de önünü açmış oldu.
Yine çok önemli değişikliklerden biri de Anadolu liselerinin tıpkı fen liseleri gibi milletin okulları haline getirilmesi oldu. Fen liselerinin yapısına baktığımızda çok yüksek puanlarla öğrenci aldıklarını ve öğrencilerini çok iyi üniversitelere gönderdiklerini görüyoruz. Ama fen liseleri elitlerin okulu haline gelmedi. Anadolu liseleri için ise aynı şeyi söyleyemiyoruz. Özellikle İstanbul’daki pek çok Anadolu Lisesi elitlerin okulu haline gelmiş durumdadır. Bu okullar en zeki öğrencileri almakla beraber bu öğrencilere neredeyse hiçbir şey katamamaktadırlar. Akademik anlamda kusursuz sayılabilecek öğrencilere “okulun kültürü” adı altında sadece yabancı ideolojiler verilmektedir. Bu okullarda yürütülen herhangi bir özel çalışma yoktur. Bu durum şimdiye kadar böyle sürüp gitti. Bu okulların öğrencileri çok başarılı olmalarına rağmen öğretmenlerinin seçiminde herhangi bir ölçüt belirlenmemişti. Özetle ifade edecek olursak; bir müdahale kaçınılmazdı ve bu müdahale gecikmedi. Bu liselerin çoğu “proje okulu” haline getirilerek kendilerini bu okulların sahibi sanan kişilerin baskısından kurtarıldı. Okulların yönetici kadroları değişti. Ayrıca son olarak da 8 yılını bitiren bütün öğretmenler okuldan ayrılmak zorunda kaldılar. Çoğu proje okulunun öğretmen kadrosu %20 ile %50 arasındaki oranlarda değişti.
Bu okullar proje okulu haline getirildikleri için özellikle medya organlarında kültürünün ve hafızasının yok edildiği ifade ediliyor. Fakat aslında bu kültürün nasıl oluştuğunu sorgulamak gerekiyor. Bu kültür nasıl oluşmuştur ve kime hizmet etmektedir? Nasıl bireyler yetiştirmeyi arzulamaktadır? Neye ve kime rağmen böyle hedefler koymaktadır? Bir ülkede nasıl bireyler yetiştirileceğinin kararını her okul kendi başına mı verir yoksa bu yetki Milli Eğitim Bakanlığı’na mı aittir? İşin doğrusu okulların ve öğretmenlerin eğitimin amacını ve mahiyetini belirleme yetkileri yoktur. Okullar ve öğretmenler sadece uygulayıcıdır. Bu anlamda herhangi bir okulun “ben farklı insan tipi yetiştirmek istiyorum” deme lüksü yoktur. Yetiştirilecek insan tipi merkezi otorite tarafından belirlenir.
Peki, durum bu kadar basit mi? Ortada hiç sorun yok mu? Bu okulların öğrenci ve velileri neden isyan ediyor? Elbette ortada sorun var. Sorun; proje okullarında görev yapacak öğretmenlerin özelliklerinin belirlenmemiş olmasıdır. Madem en iyi öğrenciler bu okullarda eğitim görüyor. O halde bu eğitimi en iyi öğretmenler vermelidir. Bu duruma veliler de itiraz etmez. Hangi veli çocuğunu daha kaliteli öğretmenlerin eğitmesini istemez ki? Bu okullara sadece daha önce yaptıkları projelerle örnek olan öğretmenler atanmalı. Performansı tartışmalı olan öğretmenler atanmamalıdır. Ya da yabancı dil bilen, yüksek lisans veya doktora yapmış, branşında yayını olan, uluslar arası proje yapmış öğretmenler arasından seçim yapılmalıdır… Ancak böyle olursa veliler bu okullara yapılan müdahalenin haklı olduğuna ikna olabilirler.