Profesyonel Olmak Ya da İnsan Olmak

Uzun süredir işyerinizde çalışan biri ile nasıl başa çıkarsınız? Çünkü sizi ve şirketi iyi tanır. Onu profesyonel tavırlarla yönetemezsiniz. Çelişkilerinizi bilmektedir. Adeta ortağınız gibi davranmaya başlar. Maaşını sizden alıyor. Evet, ödül-ceza mekanizması insanı zinde tutar. Uyuşukluğu önler. Zaten, kimse kendisine hiç para ödenmeyen bir işyeri için emekli olana kadar çalışmaz. Ama belli bir işyerinde bir süre çalıştıktan sonra insanda beslenme ve barınma dışında farklı ihtiyaçların daha baskın çıktıklarını da görmekteyiz.

Bu ihtiyaçlardan biri fark oluşturmaktır. Sizin için uzun yıllardır çalışan kişilerin hayallerine değer vermelisiniz. Fark oluşturma isteği hayal gücü ve yaratıcılığımızdan beslenir. Bu durumda işimizi hayallerimizi gerçekleştirmek için gerekli bir araç olarak düşünmeye başlarız. İş yerini sahipleniriz. İşin sorunlarını çalışan olarak patrondan daha fazla ciddiye almaya başlarız. Her hayalimiz kendimizi gerçekleştirmek ile ilgili olduğu kadar işyerinde bir sorunun çözümü ve işyerinin daha başarılı olması ile de ilgilidir.

Okumaktan gaye kişinin kendisini bilmesi olduğu gibi çalışmaktan gaye de kişinin hayallerini gerçekleştirmesidir. Daha açıkçası kafasındaki bazı fikirleri hayata aktarmasıdır. Çalışanı iş yerine bağlayan şey aslında hayal gücüdür. Sonuçta hayali kurulan şey insan ilişkileridir. Bir kişi doktor olmayı düşünürken kendisini bir hastalığa çare bulurken hayal ettiği için istiyordur. Bir hastaya “maşallah turp gibisiniz” deme hayalini gerçekleştirmek için mesleğe bağlanıyordur.

Bu anlamda iş yerlerini değiştirmeyi ve dönüştürmeyi düşünürken çalışanların ve özellikle de o iş yerinde uzun yıllardır çalışmakta olan kişilerin hayalleri de dikkate alınmalıdır. Bu durum çalışanlardaki durağanlığı giderecektir.

Uzun yıllardır iş yerinizde çalışan kişilerle bir diğer başa çıkma yöntemi iş yerini aileye dönüştürmelerine bir yere kadar izin vermektir. Buna ihtiyaçları vardır. Hangi iş olursa olsun tecrübe zamanla profesyonelliği gölgede bırakıyor. Bir müddet sonra işyerini aile ortamı gibi görmeye başlıyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın hayatının içine giriyoruz. Yan masada ya da odada çalışan birinin ya da şirketteki çaycının eşinin geçirdiği ameliyat o günün en önemli konusu olabiliyor. İş arkadaşlarıyla geliştirdiğimiz ilişkiler gibi müşterilerimizle de giderek yakınlaşıyoruz.

Peki verimlilik açısından hangisi daha avantajlı? Patronun hayallerinin ön planda olduğu bir yer mi yoksa çalışanların hayallerinin ön planda olduğu bir yer mi? Aile ortamı gibi iş yerleri mi yoksa her şeyin tamamen profesyonelce yürüdüğü yerler mi? Bu şartlara göre değişir. Bazen birbiriyle de çelişir.

İstanbul gibi kalabalık metropollerde binlerce çalışanı olan bir şirketin bir plazadaki katında çalışıyorsanız aile olmanız zordur. Ama çalışan fikirlerini ön plana çıkarma şansınız yüksek. Herkesin herkesi tanıdığı az çalışanlı bir şirkete sahip iseniz de bir aileye dönüşme seçeneğini değerlendirmelisiniz. İş dünyasında bazı sorunlar profesyonel olmakla çözülürken bazı sorunlar da insani olana dönmekle çözülüyor.