Geçen hafta Akit Tv ekranlarında yayınlanan “Kadın ve Erkek Rolleri ve İlişkileri” konulu program İstanbul Sözleşmesi bağlamında işlenince, bazı odakların hedefi oldu. Prof Dr Muttalip Kutluk Özgüven'nın bilimsel çerçevede ele alıp...

Geçen hafta Akit Tv ekranlarında yayınlanan 'Kadın ve Erkek Rolleri ve İlişkileri' konulu program İstanbul Sözleşmesi bağlamında işlenince, bazı odakların hedefi oldu. Prof Dr Muttalip Kutluk Özgüven'nın bilimsel çerçevede ele alıp günümüz toplum yapısıyla birlikte yorumladığı ifadeler, montajlananarak kısaltılıp, manüpile edilmiş, oluşturulan video yayını ile konu saptırılarak sosyal medyada linç kampanyasına dönüştürüldü. Bir gurup tarafından twitterde organize edilen bu kampanyada Sayın Kutluk Özgüven'e yönelik 'pedofili', 'sapık' gibi saldırgan söz ve ifadeler kullanılarak adeta itibar suikastına uğratılmıştır. Oysa; iddia edilenin aksine, gençlerin '18 yaşından önce evlenilmesi gerektiği' programın hiçbir yerinde ifade edilmemişti. Programın hem tamamı, hem de ilgili bölümünün transkripti hala yayındadır. Görüleceği üzere "15, 18 yaş hatta üniversite çağı günümüzde evlilik için erken" dediği açıktır. Gelecekteki bir toplumda genç yaşta bireylerin ergenliğe, düşünce yeterliliğine ve eğitime sahip olunca seçme hakkı verilecek teknolojik bir model olduğu açıktır. Programın hiçbir yerinde, iftira edildiği gibi günümüz toplumunda yasal yaşın altında evlenilmesi önerilmediği de açıktır. Bunu saptıranlar, montaj klibinde cümlenin sonunu keserek genç evliliğe karşı çıktığını söyleyenler bilinçli bir yalan kampanyası ile programın ana konularından LGBT gibi eşcinsel örgütlere direkt/dolaylı destek çıkmışlardır. Maalesef suni bir gündem oluşturarak amaçlarına ulaşmış ve hocanın üniversite ile yolları ayrılmıştır. Muhtemelen yapılan bu haksızlığa karşı hukuki sürece gidilecektir. İnşallah sonu hayırlısına varır.

İstanbul sözleşmesinin işlendiği ve madde madde incelendiği programda, Muttalip Kutluk Özgüven, Ebubekir Sofuoğlu ve Lütfü Özşahin gibi değerli profesörler konuk olarak katılmış, Türk-İslam aile yapısına aykırı gelen maddelerin sosyal ve psikolojik sonuçları irdeleniyordu. Zaten; birkaç yıldır yoğun şekilde gündem olan İstanbul Sözleşmesi, bir dönem Cumhurbaşkanımız'ın dahi gündemi olmuştu. Kadın ve erkeğin biyolojik, psikolojik, ekonomik, hukuki vb. bir çok açıdan ele alındığı programda Prof. Dr. Kutluk Özgüven'in ifadeleri bağlamından koparılarak çarpıtıldı. Organize biçimde sosyal medyada topyekün linç kampanyasına dönüştürüldü. İnsanlar önünü arkasını araştırmadan bu rüzgara kapılarak önemli bir bilim adamına bu güzel Ramazan ayında 'sapık, pedofili gibi' sıfatlar yaftalamaktan haya etmediler.

Programın bütünündeki zaman dilimi: 02:15:37 itibariyle özellikle 13 yaş ve sonrası itibariyle her türlü cinsel ilişkiyi yapabilir, ancak evlenemez maddesi üzerinde eleştiriler yapılıyordu. Bu maddeye göre kadın olsun erkek olsun, gençlerimiz 13 yaşından itibaren her tür cinsel ilişki ve yönelim gösterebilirdi. Bu konuda toplumun hiçbir kesimi hassasiyetini göstermeyecekti. Gösterirse yaftalanacaktı çünkü. Toplumdan beklenen buydu. Maalesef Müslüman mahallesinde çatır çatır salyangoz satılıyor, yediriliyor, ancak kimseden çıt çıkmıyordu. Çıt çıkaran da karga tulumba aşından, işinden ediliyordu. Nitekim; Aydın Üniversitesi Rektörlüğü, sosyal medyanın yönlendirmesine kapılarak öğretim görevlisi Prof. Dr. Kutluk Özgüven ile ilişiğinin kesildiğini yine twitterden yayınladığı bildiriyle kamuoyuyla paylaştı.

Toplum olarak zor günler yaşıyoruz. O kadar insanımız koronavirüsden vefat etti. O kadar insanımız entübe halde. Dünya kırılıyor. Küresel siyaset ne yapacağını bilemiyor. Ulus devletler politika üretmeye çalışıyor.

Bir sürü mücadele, asimilasyon, savaş…

Sağlık üzerinden yürütülen birçok hesap, operasyon, sokağa çıkma yasakları vs. toplum için sanki hafif meseleler gibi takip ediliyor. Nihayet; mübarek Ramazan ayı derken insanla, insanlıkla ilgili hiçbir konuyu doğru düzgün konuşamadığımızı, tartışamadığımıza bir kez daha şahit olduk. Ne oluyorsa, nasıl bir zihin yapısına sahipsek, bilemiyorum, kadın-erkek, ergenlik gibi konular, hangi düzeyde konuşulursa konuşulsun; bunun yansıması, karşı algısı nedense hep cinsel, hormonal kısımlarda sınırlı kalıyor.

Şuur, inşallah daha çok şuur…