PKK’nın içyüzü-2

PKK AZILI BİR TERÖR ÖRGÜTÜ MÜDÜR?

PKK KALKIŞMA HAREKETİ MİDİR?

PKK KÜRT HALK HAREKETİ MİDİR?

PKK KÜRT MİLLİ MÜCADELE HAREKETİ MİDİR?

PKK GERİLLA SAVAŞI YÜRÜTEN ÖZGÜRLÜK HAREKETİ MİDİR?

PKK’nın ortaya çıkmasından itibaren siyasallaşma çabasının sonucunda; HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve günümüzde HDP vb. siyasi partileri doğurması, HDP’nin sırtını PKK’ya dayaması dışında, PKK’yı ele alalım. Burada HDP’nin Anayasal ve yasal çerçevede bir parti olduğu, ona oy verenlerin hür iradesi sonucunda tercihlerini sandığa yansıttıklarını varsayarak, bölücü örgütü ayrıca analiz edelim.

PKK, Kürtçe açılımı Partiya Karkaren Kürdistan, Kürdistan İşçi Partisi soğuk savaş döneminde uluslararası gladyonun yerli uzantıları ve Mit içinde güç tarafından 1974 yılında Ankara’nın Tuzluçayır semtinde Abdullah Öcalan’a gizlice kurduruldu. 1978 yılında Diyarbakır’ın Bağlar semtinde yapılan toplantıda ise PKK, örgütlenme aşamasına geçti. Abdullah Öcalan, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenci iken yapılan bir öğrenci eyleminde tutuklanıp cezaevine atılması sonucundan soruşturmayı yürüten Savcı Baki Tuğ tarafından başka kimse tahliye edilmemesine rağmen Mit elemanı olduğu için tahliye edilmiştir. Ona tahliye emrini veren de dönemim Mit Müsteşarı, emekli Orgeneral Nurettin Ersin’dir.

PKK; Marksist, Leninist, komünist bir ideolojiye sahip bir anlayış ve örgütlenme yapısı ile yerli gladyo tarafından kurulan, halktan kopuk, Türkiye düşmanları tarafından kullanılmak üzere kurulmuştur.

Fakat PKK kuruluşundan itibaren çok başarılı, sözüm ona, bir eylem, taktik, korkutma-sindirme, propaganda çalışması ile Devletin bölgedeki boşluklarını değerlendirerek, Devletin eksiklerini ve yanlış politikalarını istismar ederek taban bulmaya, halk desteği sağlamaya başladı.

Bu arada Devletin yanlışlarına kısaca değinebiliriz. Kuruluşundan itibaren ulus-devlet anlayışı ve Cumhuriyet ideolojisi çerçevesinde tekçi bir politika yürütülerek, belirlenen anlayışın dışındaki anlayış, görüş, kültür ve yaşam tarzları makbul görülmemiştir. “Ne mutlu Türküm diyene”, Anayasa’nın vatandaşlıkla ilgili maddesindeki “… Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” vb. örneklerde olduğu gibi herkesi bir milliyet kalıbına sokarak tanım yapmak, farklı kimlik, kültür ve dillerin resmi ideolojide tanınmaması vakadır. Yalnız bu baskı politikaları yalnız Kürt kökenli Türk vatandaşları için söz konusu olmamış, toplumun tüm kesimleri için de söz konusu olmuştur. Toplumun her kesimi Devletin tekçi ve baskıcı politikalarından zarar görmüştür. İnsan hakları ihlalleri, hakların sınırlandırılması, ekonomik ve sosyal sorunlar, geri kalmışlık problemleri, işsizlik vb. sıkıntılar Milletin ve coğrafyamızın genel sorunlarıdır. Devletin kimlikleri baskılaması, farklı etnik kesimlere yönelik ret politikaları ve kültürel hakların tanınmaması 1900’ların başından itibaren var olan insan hakları meseledir. Bu aşamada “Devletin baskısı terörü doğurdu” anlayışını tartışmak gerekir. Eğer resmi baskılar terörü doğursa idi kanlı, vahşi ve geniş kapsamlı terör eylemleri yaklaşık 100 yıl öncesinde başlamış ve süregelmesi gerekirdi. Evet tarihsel süreç içinde kimlik ayaklanmaları ve Kürt isyanları olmuştur. Cumhuriyet tarihinde Şeyh Sait ve Dersim isyanları gibi toplam 27 etnik kimliğe dayalı isyanlar çıkmıştır. Dış destekli ve İngiliz tahrikli olan bu isyanların hepsi de çok küçük çaplı isyanlar olmuş, Devlet tarafından hemen bastırılmış ve PKK’nın yaptığı gibi geniş, kitlesel ve sistematik, canice, vahşice, planlı ve tasarlayarak sivil ve masum insanlar katliamı, toplu soykırımlar yapmamıştır. Yani bu ülkede baskı gören İslamcılar, sağcılar, solcular, Aleviler vb. dağa çıkıp Devlete isyan etmemişlerdir. Hak, hukuk, özgürlük mücadelesinin yolu hukuk ve demokrasi içinde ilerlemektir.

KAYNAKÇA:

1-Hiram ABBAS, “Bay Pipo”.

2 – Basından, (Star Gazetesi, Sabah Gazetesi, Yeni Akit Gazetesi, Ülke TV).