PKK terörünü bitirmenin bir yolu şudur: Türkiye ile
Ermenistan anlaşırlar ve bütün problemleri sıfırlarlar Her iki
devlet bugünkü sınırları kabul eder. Birbirlerinden toprak
istemezler. Her iki ülkenin vatandaşları, önce vizesiz, sonra
(gereken tedbirler alınmak şartıyla) pasaportsuz seyahat ederler.
İki ülke arasında en yüksek seviyede ticarî, iktisadî, kültürel,
turistik ilişkiler olur. Adeta iki devlet (bağımsız kalarak) sanki
birleşmiş olur. Ermenistan küçük bir devlettir. Hayalperest
Ermeniler, Türkiye’den, Ermenistan’ın bugünkü yüz ölçümünün dört
beş misli toprak istemektedir. Gerçekçi olmak, tehlikeli hayallere
son vermek gerekir. Ermenistan nüfus bakımından kan kaybına
uğramaktadır. Türkiye ile anlaşması, bağımsızlığını yüzde yüz
koruyarak birleşmesi Ermenistan’ın kurtulması ve yükselmesi için en
realist çare ve çözümdür.
(Ermenistan hakkında bu yazdıklarım Yunanistan için de geçerlidir.
Yunanistan ile de, iki devlet bağımsız ve ayrı kalmak,
istiklallerine gölge düşmemek şartıyla birleşilmelidir.)
**
PKK bir Kürt hareketi değil, esas itibarıyla bir Ermeni ve Siyonist
hareketidir. Bu gerçeği bilmez ve kabul etmezsek PKK terörünü
anlamamız ve önlememiz mümkün olmaz. Gerçek hâlis Kürtlerle Kripto
Ermeni ve Kripto Yahudi Kürtleri birbirinden ayırmamız gerekir.
Ülkemizde 60 bin kadar tek kimlikli Hıristiyan Ermeni vatandaşımız
vardır. Bendeniz şahsen onların kılına bile dokunulmasını istemem.
Bu ülkenin çocuklarıdır. Lakin iki kimliklilere şüphe ve korku ile
bakarım ve deşifre edilmelerini isterim.
**
Kur’ana, Sünnete, Cemaate bağlı gerçek İslam devletinde, ehli
zimmetin, yani gayr-i müslim tebaanın din hürriyeti, kimliği,
kültürü koruma altındadır. İslam devletini ve nizamını yıkmamaları
ve isyan etmemeleri şartıyla can, mal, ırz, din hürriyetine
sahiptirler. Güneyimizde kurulan Vehhabi-Selefi devletin gayr-i
Müslimlere karşı islamî değildir. Ehl-i sünnet İslam devleti ehl-i
zimmetin kurdu değil, meleğidir.
**
PKK terörünün yüzde yüz yerli malı, ülkenin kendi ürettiği bir
hareket olduğunu sanmak büyük bir gaflet olur. Bu hareketle, hangi
dış güçlerin hırsla, heyecanla, dikkatle ilgilendiklerine
bakılmalıdır. Dünyaca meşhur bir İngiliz haber ajansı, PKK
teröristlerine niçin “savaşçı” demiştir? Terörün son patlamasında,
bazı İngiliz gazetecileri niçin terör yangını bölgesinin kalbine
apar topar gitmişler ve tutuklanmalarına sebep olan aşırılıklar ve
provokasyonlar yapmışlardır? Arap, Türk milliyetçiliğinde olduğu
gibi, Kürt milliyetçiliğinde de yabancıların rolünü araştırmalıyız.
Asıl ismi Moiz Kohen’i gizleyip, buram buram mis gibi Oğuzluk kokan
Tekin Alp takma ismiyle Türk milliyetçiliği yapan Yahudi, bunu
Türklerin kara gözleri için mi yapmıştı? Başta İngiltere olmak
üzere, PKK terörü ile heyecanlı ve sinirli şekilde ilgilenen bazı
Avrupa devletlerini dikkatten kaçırmamalıyız. Bu konuda istihbarat
çalışmaları ve ilmî araştırmalar yapılması şarttır, zarurettir.
Türkiye’yi parçalamak isteyen Avrupalılar bilsinler ki, yirmi beş
sene içinde bazı Avrupa ülkeleri Müslüman olacaktır. Bunu
düşünseler, buna hazırlansalar daha iyi ederler.
**
İstanbul’da birkaç yıldan beri deniz doldurularak meydanlar
kazanılıyor. Bu dolgu meydanların bazısında bir milyon kişilik
mitingler yapılmıştır. Bendeniz bunları hiçbir zaman sıcak
bakmadım. 1999 büyük zelzelesinde, Gölcükte, deniz kenarındaki
hayli bina birkaç saniye içinde sulara gömülerek yok olmuş,
facialar içinde facialar meydana gelmişti. İstanbul’da rant
hırsları kontrolsüz şekilde şaha kalkmış bulunmaktadır. Rantçılık
psikolojisi hakkında ilmî bir araştırma yapılsa iyi olur. Hadis-i
şerifte “İnsanın gözü doymaz, ona bir vâdi dolusu mal servet
verilse, ikincisini ister, onun gözünü toprak doyurur”
buyrulmaktadır. Rantçılar böyledir. Birkaç milyon devşiren küçük
rantçı vardır, yüz milyon devşiren orta rantçı, milyar devşiren iri
kodaman rantçı. Hangisinin yeter artık, burada durayım dediği
duyulmuştur? Daha fazla daha fazla daha fazla… Ne zamana kadar?
(Haram rant yiyenler için söylüyorum) Geberip toprağa girinceye
kadar.
**
Havaalanından dönerken bir levha gördüm. İstanbul diye yazıyordu,
altında 12 milyon küsur rakamı vardı. 30 milyonu geçmiş olan dev
şehrin nüfusunu niçin bu kadar küçük gösteriyorlar? Buna hakları
var mıdır? Nüfus rakamı ile oynamak onlara ne kazandırmaktadır.
Uzmanlardan, bilenlerden oluşan bir heyet kurulsa ve bunlar yeminli
olarak İstanbul nüfusunu inceleseler, araştırsalar, gerçek rakamı
bulsalar ve ilan etseler ne iyi olur. Bendeniz şehrin nüfusunun 12
milyon olduğu yılları biliyorum. O tarihte Sultanahmet meydanında
rahat gezilebiliyor, parkta bir sıraya oturulabiliyordum.
Türkiye’nin on kadar büyük, yüz kadar orta, binlerce küçük problemi
vardır. İstanbul’un çok ama çok anormal şekilde büyümesi ve
büyütülmesi büyük problemlerimizden biridir ve tek başına ülkeyi
sarsmaya, batırmaya yeterlidir. Bu şehir 4-5 milyondan fazla nüfus
kaldırmazdı, rantçılar bunu en az altı misline katladılar. Bazı
tarihî mezarlıkların üzerine bile çok katlı cehennemî binalar
diktiler. Şehrin bazı bölgelerinde nefes alacak açık mahal, ağaçlı
yeşil saha bırakmadılar. Mega kent depremini bekliyor. Depreme
karşı ne gibi tedbirler alındı? Şiddetli bir kış günü deprem olsa,
milyonlarca halk hangi meydanlarda çadır kuracak barınacak? Nasıl
ısınacak? Ölüler nereye gömülecek? Yaralılar nasıl tedavi edilecek?
Yeterli ekmek, yiyecek, su nasıl tedarik edilecek? En önemlisi:
Yağmacılık nasıl önlenecek?.. Bu fakir deprem uzmanı değil, keşke
on kadar uzmanımız bu konuda öncelikle idarecilere, sonra İstanbul
halkına ve bütün millete hitap eden bir beyanname yayınlasalar.
Japonya gibi medenî ülkeler zelzeleye hazırlıklı da, biz niçin
hazırlanmıyoruz? Niçin tedbir almıyoruz?