Pirus zaferi büyük kayıplar verilerek kazanılan ve bu nedenle de anlamını yitiren zafer demektir. Pirus’un bu zaferin ardından tüm ordusunun çoğunu kaybettiği için “Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme” dediği söylenir.

Kazanmak güzeldir! Ama her zaferin de bir maliyeti vardır.

Pirus zaferi büyük kayıplar verilerek kazanılan ve bu nedenle de anlamını yitiren zafer demektir. Pirus'un bu zaferin ardından tüm ordusunun çoğunu kaybettiği için 'Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme' dediği söylenir.

Türkiye'nin tarihine baktığımızda birçok Pirus Zaferi'ne sahip ve birçoğuna da aday bir ülke görürüz. Ülke olarak iyi düşünülmüş ve sürdürülebilir çözümlerle aramız pek iyi değil. Hiçbir zaferin tadını çıkaramıyoruz. Dosta ve düşmana kendimizi anlatamıyoruz.

Mesela Kıbrıs Barış Harekatı'nı düşünelim. Orada masum soydaşlarımızı kurtardık. Bu kesinlikle bir zaferdi. Ama sonrası farklı gelişti. Dünyaca işgalci görüldük. KKTC'yi kurduk ama onu devlet yapacak diplomasiyi yürütemedik. KKTC'yi Azerbaycan dahil kimse tanımıyor.

Terörle mücadelemiz de herkesin görebildiği gibi gereğinden pahalıya mal olmaktadır. On binlerce şehit verdik. Trilyonlarca dolar para harcadık. Hala mücadele ediyoruz. Terör bitmiş değil. Bitse bile gelecekte epeyce sorgulanacak bir süreç yönetiyoruz.

Avrupa Birliği'ne adaylık durumumuz da öyle. Yıllardır ulaşamadığımız birtakım kriterler var. Uğraşıp duruyoruz. Ne halkımızı ne de Avrupa Birliği'nin yetkililerini mutlu edebilmiş değiliz. Bu kadar çaba kim ve ne için? Birlik üyesi olmanın bir değeri kalmayacak yakında.

Mülteci durumu da yine aynı şekilde büyük bir başarı. Cumhuriyet boyunca her yerden mülteci aldık. Irak, Afganistan, Doğu Türkistan, Suriye, Balkanlar… Peki bu mültecileri adapte edebildik mi? Bilgi ve becerilerinden yararlanabildik mi? Sanmıyorum.

Daha güncel konulara gelelim. FETÖ'de de durumun aynı olduğunu görüyoruz. Halk bir gecede tavrını koydu ve olayı çözdü. Bir zafer kazanıldığı kesin. Fakat mücadele ilk geceden sonra başarılı yürütülemedi. Maliyet ve tartışmalar arttı ve zafer değersizleştirildi.

Sanıyorum bu biraz da ülke olarak kişiliğimizde var. Zafer çabuk gelince hemen zafer sarhoşu oluyoruz. Zafer geç gelince de anlamsızlaşıyor. 'Türk gibi başla, Alman gibi devam et, İngiliz gibi bitir' sözü boşuna söylenmemiş.

Korona virüse gelince durum farklı mı? Hayır! Her gün 100 kişiden fazla vatandaşımızı kaybediyoruz. Bir savaştayız ve vefat sayısı iki binlere yaklaştı. Çin'in kaybettiği insan sayısına yakında ulaşırız. Bu sayı on binleri geçtiğinde ise kazanacağımız zafer anlamsızlaşacak.

Korona virüsünü yenmek önemli ama en az bedel ödeyerek yenmek daha önemli. Bu da kanseri en başından teşhis eder gibi, iyice yayılmadan engellemek. Tüm ülkeye yayıldığında durdurmak için çok büyük bedeller ödemek zorunda kalacağız.

Korona virüs ile mücadelemiz iyi başladı. Türkiye'de aylarca tek vaka görülmedi. Bu büyük bir zaferdi. Şimdi daha çok dikkat etme zamanı. Tüm bakanlıkların koordineli çalışması ve boşluk bırakılmaması gerekiyor. Kararlar çok net olmalı. Cesurca uygulanmalı.

Bedel ödeyeceksek ve bu bedel de birkaç hafta ya da bir ay evden çıkmayarak ödenecekse bunu yapalım. Ben kendi adıma bu bedeli gelecek 3 ay boyunca ya da 1 yıl boyunca on binlerce insan kaybederek ödemek istemiyorum.