PERŞEMBENİN ÇARŞAMBA İLE İLİŞKİSİ

Marifet, perşembeyi perşembe günü anlamak ve analiz etmek değildir. Marifet o’dur ki, çarşambadan bir takım şeyleri görüp Perşembe için önlem almak ve alabilmektir.

Perşembenin ne olacağı, neler getireceğini ve neler götüreceğini Çarşamba gününden çok daha önceleri haykırmıştık bu sütunlardan. Gidişin gidişat olmadığı, konulan hedeften anormal sapmalar olduğunu anlatmaktan dilimizde tüy bitti adeta. Ve geldiğimiz nokta da ise deniz bitti ve kral çıplak…!

Evet evet, hepinizin de anladığı gibi Ak partiden söz ediyorum. Partinin kurulduğu zaman ki hal, eda, tavır, içtenlik ve hedefleri ile gelinen noktada ki standart sapma geometrinin, matematiğin bile çaresiz kaldığı derecelerde seyrediyor artık.

Birkaç yıl evvelden dikkat çekmiştik bu gram gram erimeye. Birkaç yıl evvelden dikkat çekmiştik bu gramsal erimeye çare bulunmaz ise kütleler halinde kopuşlara ve erimelere.

Gücün sarhoşluğu tam da bu olsa gerek. Umursamaz tavırlar ve dikkate almaz vurdumduymazlık, bu günlerin açık ve net göstergeleri niteliğindeydi. Müdahil olmak ve çözümler üretmek bir kenara, kitlesel kopuşlara daha bir katkı sağlandı nice etkili ve yetkililer eliyle. Ve bir devrin sonu…

Geldiğimiz noktada ise birbiri ardına açıklanan anket sonuçları ciddi endişeler ve telaşlanmalara sebep olmaya başladı. Gerek bağımsız şirketlerin ve gerekse diğer parti ve kurumlar için yapılan araştırma sonuçları hiç de iç açıcı değil. Ankara’nın gidişi adeta kesinlik kazanmışken, İstanbul ise ikinci bir kâbusun habercisi gibi.

Ak partinin kendi ekiplerine yaptırdığı anketlerde istenilen sonuçları vermeyince, ardı ardına tekrarlanan anketler de şapkadan cin çıkaramamıştı.

Kan kaybı devam ediyor ve üstelik daha bir artarak devam etmekte. Etrafında ki yalancıları, sahtekarları, iki yüzlü samimiyetsiz iş adamlarını, gazetecileri, televizyoncuları , kendi samimi kitlesine tercih eden, bu çıkarcı zümreye her türlü imkan ve olanakları serdeden Ak parti, şimdi can çekişiyor.

Yıllarca ama yıllarca hiçbir çıkar ve beklenti içerisinde olmaksızın, sadece sevdiği ve inandığı için çalışan, didinen ve her türlü özveriyi seve seve ortaya koyan vatandaş, bir hiç pahasına geri plana atılmışlığını artık görmemezlikten gelmiyor.

Gemiyi ilk terk edecek olan bu fareler, önümüzde ki seçim sonuçlarının ciddi bir kayıp ile sonuçlandığını gördükleri an, bakın nasıl tırnaklarını göstermeye ve inceden inceye ak partiyi harcamaya, satmaya başlayacaklar göreceksiniz.

Aslın da bilinmez bir şey değildi. Ama bu zümreyi bu denli şımartan, madden ve manen besleyen, her türlü maddi kaynakları bunların önüne serdeden ak parti idi.

Onlar iş adamı idi ! ve ak parti onların eliyle kendi aristokrasisini kuracaktı !

Onlar gazeteci idi ‘ ve ak parti onların eliyle seçmenini konsolide edecekti

Onlar televizyoncu ! ve ak parti onlar eliyle sihir yapacaktı !

Halk ise, bunlar eliyle kandırılacak, avutulacak ve her koşulda ak partiye angaje edilecekti.

Artık zaman ; samimi ile iki yüzlü, özverili ile çıkarcı, sadakat sahibi ile gündelikçi arasında ki değerin fark edilme günüydü.

Gün bu gündü lakin hayli geç kalınmış, kan kaybına engel olunma vakti de geçmişti. Kurtarıcılar ak partiyi kurtaramıyordu.

Kendilerini buralara taşıyan halk ile aralarında ki bağ kopmuş ve mesafe haylice açılmıştı. Bu kısa zaman da bu denli açık mesafelerin kapatılması ise ne sihir ne sihirbazlar eliyle olacak gibi değildi.

Kayıp büyük ve taşkala eş değer büyüklükte. Bu saatten sonra taşı başa ve başı taşa vurmak nafile. Bugün büyük bedeller ödeyerek yapılacak tadilat ve tamirat, dün çok daha küçük dokunuşlar ile mümkündü.

Dedik ya Perşembe geldi çattı ve artık Çarşamba HÜKÜMSÜZDÜR…