Parti grubunda bir cumhurbaşkanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi dün tarihi bir gün yaşadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile Meclis’teydi.

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün aynı zamanda CHP Genel Başkanı sıfatıyla CHP grubunda konuştukları gibi, yeniden genel başkan seçildiği AK Parti grubunda konuşmak gelmişti Meclis’e.

Erdoğan’ın gelişiyle birlikte TBMM’ye cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan Türk bayrağı çekilmiş, AK parti grup salonuna da forslu bayrak asılmıştı.

Resmi tören yapılmaksızın TBMM Başkanı İsmail Kahraman tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanının makam binasından ana binaya geçerek doğruca AK Parti grup salonuna yöneldi.

Salon tıklım tıklımdı.

Alkışlar, tezahüratlar arasında girdi salona.

Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın takdiminin ardından Grup Başkanı sıfatıyla Başbakan Binali Yıldırım açış konuşmasını yaptı.

“Grup sizi özledi” diye sözlerine başlayan Başbakan, Anayasa değişikliğinin ardından Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini belirtirken bu dönemi “sürekli güçlü iktidar, daima istikrar dönemi” olarak tanımladı.

Bu dönemde iktidarın garanti altına alındığını söyleyen Yıldırım, hedeflerini 2023, 2053, 2071 olarak sıraladı.

Yıldırım’ın “Evinize hoş geldiniz” sözlerinin ardından son konuşmasını Başbakan olarak yapan Erdoğan, bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla grup konuşmasını yapmak üzere AK Parti grup kürsündeydi.

Balkonu dolduran gençlerin coşkun tezahüratı ve “Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek” şarkıları arasında başladı konuşmaya.

Sanki 3 yıl, bin 44 gün hiç ayrı kalmamış gibiydi…

Ama 3 yıl öncesindeki Başbakan Erdoğan’a göre, AK Parti Grup kürsüsündeki Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki fark gözden kaçmadı.

AK Parti Genel Başkanı olarak konuşuyordu ama sanki üzerinde taşıdığı Cumhurbaşkanlığı sıfatı onu daha bir olgun, daha bir babacan yapmıştı.

Daha bütünleştirici, daha kucaklayıcı bir Erdoğan vardı kürsüde.

Nitekim hedefi “80 milyonun tamamını kucaklamak” olarak çizdi.

Erdoğan’ın, AK Parti ile ilgili tanımlamaları da dikkat çekiciydi:

“AK Parti demokrattır,

AK Parti cumhuriyetçidir,

AK Parti muhafazakardır,

AK Parti devrimcidir,

AK Parti millidir, yerlidir.”.

Cumhurbaşkanı, devrimcilik kelimesini üstüne basarak, vurgulayarak tekrarlarken sanki sosyal demokratlara selam yollar gibiydi.

Sanki Özal’ın 4 eğilimi birleştirmesi gibi her kesime hitap eden bir parti portresi…

Erdoğan, “Toplumsal merkezi siyasi merkeze taşıdıkları”na yönelik sözleriyle “yeni atılım dönemi” AK Partisinin, bir merkez partisi olacağının işaretlerini veriyordu.

“Durmak yok, yola devam” diyen Erdoğan, yeni döneme gençlerle yürüyecekti.

Parti yöneticilerinin 16’sının 40’lı yaşların altında olması, 20’li yaşlarda iki bayan üyenin MYK’ya seçilmesi bunun işaretiydi.

Kürsüye çıkmadan önce 40’lı yaşların başındaki grup başkan vekili Bülent Turan’ı sağında oturtması da dikkat çekiciydi.

Muhtemelen önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulunda da bir gençleştirme yapılacak.

***

AK Parti’nin diri ve canlı duruşunun sırrını, kadrolarını sürekli yenilemek ve gençleştirmek olarak açıkladı Erdoğan.

Sürekli yenilenirken çizgisinden en ufak bir sapma göstermediğine de vurgu yapma gereği duydu.

Aslında sonradan esnekleştirilse de ta işin başında konan 3 dönem kuralı bir anlamda bu değişimi, bu dönüşümü, bu kabuk değişimini sağlamaya yönelikti.

Kimileri bunu bir tasfiye olarak görse de Erdoğan, yapılanı bir yenilenme olarak tanımlıyordu.

Kadroların genişletilmesi ve gençleştirilmesi, sürekli yenilenme ve sürekli diri kalmaya yönelik bir hamle Cumhurbaşkanına göre.

Eski yol arkadaşları mı?

Şimdilik onlar sadece seyirci.