Para her şey mi Allah’ım?

Adalet Bakanlığı tarihinde bu milletin en çok adaleti aradığı dönemde bu bakanlığın koltuğuna oturan Abdülhamit Gül, geçtiğimiz günlerde Çin’e bir ziyarette bulundu. Anlaşmalar imzaladı ve bir camide de poz verdi. Bunları da twitter hesabından “kardeşlerimiz ile birlikte” başlığı ile paylaştı.

Bakan Gül’ün gittiği cami Hui’lere aittir. Huiler, Çin halklarındandır ve Mandarince yani Çince konuşuyorlar. Müslüman olmalarının yanısıra en büyük özellikleri, Doğu Türkistanlılardan nefret ederler. Huiler, Sünni Hanefi olmalarına rağmen, Hanefi olan Doğu Türkistanlı Türklerin camilerinde asla namaz kılmazlar!

Huiler, Müslüman ama Uygur Türkleri de Müslüman olduğu halde Çin hükümetinin yanında yer alıp Uygurlara yapılan baskıyı meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Çin hükümeti Uygurlar Türk olduğu için onları barbar olarak adlandırıyor. Huiler tercih edilen Çinli ideal Müslümanlar. Uygurlar da ya yok edilmeli ya da Huiler içinde eritilmeli diye bakıyor Çin.

Şangay'da yani bu caminin olduğu yerde yaklaşık 100.000 Müslüman var sadece 5000'i Uygur Türkü.

Huiler Çin'de yaşayan Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Tatar gibi Müslümanlara karşı da Çin hükümetini desteklerler. 1930'da Doğu Türkistan kısa bir süre bağımsız olduğunda işgalci güç olarak gelen ordunun komutanı da bir Hui idi.

Günümüz Çin’i, bütün dinlere mensup insanlar üzerinde inanılmaz baskılar yapıyor. Çin Komünist Partisi (ÇKP), tüm yurttaşlarını zorla dinsizleştirmeye çalışıyor. Bu çalışmalarına Önce Hıristiyan Çinlilerden başladı.

Bütün vatandaşlarından Ateist Komünist Partiye sadakatlerini belirten bir metin imzalattı.

Çocukların herhangi bir ibadethaneye gitmeleri kesinlikle yasak ve ağır suçtur.

Hıristiyan kiliseleri yok edildi, kapatıldı, yakıldı ve yıkıldı. Rohingya’da Müslümanların ibadethanelerine ne yapıldı ise, Çinde de Hıristiyan kiliselerine, şapellerine aynısı yapıldı. Ve bütün papazlar tutuklanarak işkenceye tabi tutuldu.

Bazı illerde, hükümet yetkilileri, Hıristiyanlara İsa aleyhisselama atfedilen ikonalar ve resimler yerine yerine Çin Devlet Başkanı Xi Pi'nin portrelerinin asılması ve ayinlerde taşınması emrini verdi.

Çin hükümeti, bu yılın başlarında, Çin Komünist Partisinin ÇKP hedeflerine göre merkezin dini uygulamalarını şekillendirmek amacıyla, Tibet Budist manastırı Larung Gar'ın kontrolünü de ele geçirdi.

Tüm dinsel kökenden gelen Çinli vatandaşlar, giderek artan dini inançsızlık politikalarıyla birlikte kalıcı bir korku psikolojisi ile yaşıyorlar.

Hıristiyanlara yapılan bu zulümler sırasında ne Avrupa birliği’nden ne de “dünyadaki Hıristiyanların hamisi” olduğunu iddia eden ABD ve İngiltere’den tek ses çıkmadı. Su sessizliğin sebebi nedir biliyor musunuz? Çin ile yapılan ticaret.

1982’de yenilenen Çin Anayasası'nın 36. maddesine göre, “tüm Çinli vatandaşlar din özgürlüğü hakkından yararlanıyorlar.” Ancak, gerçek şu ki, Çin vatandaşları insan haklarını din özgürlüğünü kaybettiler.

Yeni benimsenen Sincan Uygur Özerk Bölgesi Yönetmeliği'nde de başörtüsü takan, uzun sakallı, düzenli olarak namaz kılan, helal ürünleri kullanan, alkol kullanmayan bireyler ile dini yolculuk (Hac umre) yapanlar bile, , aşırılık yanlısı veya ulusal güvenliği tehlikeye atmakla suçlanıyor, ağır para cezaları taşıyan suçlar.

Halen 1 milyon civarında Müslüman Uygurlar Çinin “Temerküz Kapmları”nda terörle mücadele bahanesiyle, yargılanmaksızın veya yasal temsile erişim olmaksızın keyfi olarak gözaltında tutuluyor. Daha önce gözaltına alınan kişiler, hücre hapsinde tutuldukları ve fiziksel şiddete maruz kaldıkları, “siyasi şarkıları söylemeye ve Çin Komünist Partisinin konuşmalarını incelemeye zorlandıkları” da dahil olmak üzere işkence gördükleri ortaya çıkmıştı.

Çin'in en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği’dir. Günlük ticaret 1,5 milyar € 'nun üzerinde. Ancak, 1998'den beri Çin, din özgürlüğü hakkını koruyan bir antlaşma olan Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ni onaylamamıştır. Çin'in insan hakları üzerindeki bu baskılarına rağmen, AB-Çin ilişkileri soruşturmalar veya yaptırımlar olmadan devam ediyor.

Avrupa Birliği sesini çıkarmıyor ama hiçbir siyasi etkisi ve yaptırım gücü olmayan Avrupa Parlamentosu, Doğu Türkistan’da yapılan zulümlere sessiz kalmadı. İlginçtir Türk Parlamentosu hala sessiz.

Türkiye de Çin ile hem stratejik hem de ekonomik partner.

Allahım; para her şey mi?