Papa astronotarla konuşmuştu...

Batı’yı anlamak isteyenlere sunabileceğim en ibretamiz tiyatrodur bu..

Geçen sene yine Ekim ayında idi... Katoliklerin başı Papa Francesco ile Uluslararası Uzay İstasyonu arasında canlı görüntülü bağlantı kurularak astronotlarla sohbet etmesi (!) sağlanmıştı... Uzaydaki astronotlarla konuşma basit bir magazin haber değildi ama kaç kişi uyandı duruma?..

Aslında bu görüşme ya da tiyatro, büyük bir propaganda idi... Hem bir gövde gösterisi hem büyük bir mesaj taşıyordu. Papa pozitif ilimlere açık bir hıristiyanlık anlayışının temsilcisi rolünü oynuyor ve belli ki, mesajını bu kamuflajla veriyordu..

Papa’nın ilk sorusu, “Astronomi, bize kâinatın sonsuzluğunu sorgulatıyor ve ‘Nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz?’ diye sorduruyor. Nespoli.. (bir İtalyan astronut), sizin uzaydaki tecrübeleriniz ışığında, insanın kâinattaki yeriyle ilgili görüşünüz nedir?” olmuştu..

Paolo Nespoli isimli astronot bu suali cevaplarken, “Bu karmaşık bir soru. Ben teknik bir adamım, mühendisim. Makinelerin ve deneylerin arasında kendimi rahat hissediyorum ama iş ‘nereden geliyoruz’ gibi derunî meselelere gelince benim de kafam karışıyor” demişti.

Papa, İtalyan şair Dante’nin “Güneşi ve diğer yıldızları yerinden oynatan aşktır” sözüyle girizgah yaparak, “Siz astronotlar ve mühendisler için, kâinatı haraket ettiren güce ‘aşk’ demenin nasıl bir anlamı var?” diye soruyordu...

İşte zurnanın “zırt” dediği yer...

Suali cevaplayan astronot Misurkin, uzayda “Küçük Prens” kitabını okumakta olduğunu ve (kitaptan aldığı ilhamla) gezegenindeki bitki ve hayvanları kurtarabilmek için kendi hayatını vermeye hazır olduğunu ilâve ederek, (belli ki önceden hazırlanmış) bu “tiyatro mesaj”a son noktayı koyuyordu..

Sonra biraz da “savaşsız dünya” geyiği ve perde kapanıyor... Evet, Batı’yı anlamak isteyenlere sunabileceğim en ibretamiz tiyatrodur bu..

“Anlamak isteyenlere” dedim... Yani “sivrisinek saz” cephesine dedim... “Davul zurna az” takımına değil. Onlara bin tane 12’lik çivi misâli bürhan gösterseniz kalın kafalarına bir tanesi girmez...

* * *

Hristiyan Batı, uzaya gitmekle Tanrı katına yükseldiği zehabına kapılır.. Nitekim astronotlardan biri Papa ile muhaveresinde şuuraltındaki bu garabeti dile getiriyordu.. Papa, “Uzay İstasyonu’nda geçirdiğiniz sürede size en çok neşe veren şey nedir?” diye de sorduğunda, ABD’li astronot Bresnik, cevaben, “Tanrı’nın yarattıklarını belki bir nebze O’nun gözünden görmenin” kendisini mutlu ettiğini söylüyordu...

Başkası için can vermek ve dünya barışı da; Viyetnam, Afganistan, Irak ve sair coğrafyalarda işledikleri cinayetler zahir... Suriye cinayetlerini, YPG (PKK) teröristlerine kamyon kamyon silah vermelerini, Irak’taki sapık seks işkenceleri cabası... Aşkmış... Pöh... Siz aşktan ne anlarsınız be?

Batı, kalan son akıllı aydınlarının kıymetini bilsin, onlara kulak versin. Yoksa TEK AŞKI PARA VE İKTİDAR (güç) olan ve bırakın hristiyanlığı, kelimenin tam anlamıyla GÂVUR bu kara zihniyet; onlarla birlikte dünyayı da kıyamete zorluyor...

İşin kötüsü, kopacak bu nükleer kıyametten sonra “Tanrı günahlarını affetsin” diyecek ruhanîlerini de bulamayacaklar arkalarında...