Dünkü yazımda AKP’lilere seslenerek, muhterem CB Recep Tayyip Erdoğan’ı Atatürk’e falan değil, belki yalnızca cennetmekân Sultan Abdülhamîd-i Sâni’ye (II. Abdülhamîd) benzetebiliriz demiştim.

Dünkü yazımda AKP'lilere seslenerek, muhterem CB Recep Tayyip Erdoğan'ı Atatürk'e falan değil, belki yalnızca cennetmekan Sultan Abdülhamîd-i Sani'ye (II. Abdülhamîd) benzetebiliriz demiştim.

Doğrudur, zira merhum padişahın çektiklerini az çok muhterem CB da çekiyor. Ayrıca aynen o devirdeki gibi iç ve dış birçok gaileyi de usta bir siyasetle çözmeye çalışıyor yine merhum Abdülhamîd-i Sànî gibi...

Amma ve lakin, sayın Erdoğan malûmalileri reis-i cumhur ya da günün ahenksiz Türkçesi ile Cumhurbaşkanımızdır. Yàni padişah değildir!..

Hem zaten Türkiye'yi gizli güçlerin vesayet rejiminden 'kahrolsun şeriat'çi Kemalizminden kurtaramadıktan sonra padişah olsa ne yazar?

Merhum üstad da böyle uyarı yazıları yazardı ricàl-i devlete: O yazılardan birinden iktibas ettiğimiz ibretamiz satırları zátıalilerine arzediyorum:

'Dünyanın süper devleti, yeryüzünün jandarması ABD başkanı Clinton Türkiye seyahati esnasında kravatsız, yakası açık spor bir gömlekle dolaştı... Yağmur yağarken şemsiyeyi kendi eliyle tuttu, korumalarına tutturmadı, hanımı da öyle yaptı.

Clinton, eşi ve kızı sıradan, ortahalli bir aile gibi hareket etti. Onlarda gurur, kibir, büyüklük taslama, halka yüksekten bakma, küçük dağları ben yarattım havası yoktu.

(......) Bizde devlet büyükleri hep asık suratlıdır. Yollardan geçerken, bir yere giderken trafik kapatılır, halka eziyet edilir. Yağmur yağdığı zaman onların şemsiyelerini kendileri değil maiyetlerindeki korumaları tutar.

(......) Ben derler, biz demezler. Tantana, debdebe, ihtişam, gurur, kibir, azamet, şaşaa, gulgule, alkış içinde yaşarlar. Küçük dağları sanki onlar yaratmıştır. Halkın içine girseler bile yine de halktan kopukturlar.

(......) Bizde padişahlık sistemi sona ermiştir ama padişahların saltanatı devam etmektedir. Eskiden Devlet-İ Osmaniye sultanları bi'l-irs ve'l-istihkak meşru şekilde padişahlık yaparlardı. Şimdi cumhuriyet padişahları, cumhuriyet ilkelerini çiğneyerek padişahlık yapmaktadır.

(......) Teoriye bakarsanız Türkiye'de en üst makam Millet Meclisi'dir. Lakin realitede onun üzerinde de esrarlı güçler vardır. Derin devletin ne olduğu iyice bilinmez ama o gücünü kendini her yerde gösterir.

(......) Sanki ülkemiz, egemen azınlık güçlerinin bir sömürgesidir. Sanki milletimiz yerli, sömürge halkıdır. Eski Atina demokrasisindeki gibi yirmi bin kişilik hür vatandaşlar azınlığı, elli bin kişilik kölelerin sırtında saltanat sürmektedir.

Kaderin ve talihin ne garip cilvesidir ki, bizdeki sözde laik sistemin efendileri, kesinlikle laik olmayan, din-devlet birliği sistemine sahip olan İsrail ile sıkı münasebetler içindedir. (Mehmed Şevket Eygi, 'Cumhuriyet Padişahları' başlıklı ve 24.11.1999 tarihli yazısından)

* * *

Şimdi daha iyi günlerdeyiz ama 27 Mayıs ihtilalcilerince salben (idam edilerek) katledilen merhum başbakan Adnan Menderes'in arkasında muhterem Erdoğan'ınkinden daha büyük halk desteği vardı. Üstelik dinsiz dayatmalara karşı bilenmiş bir kitleydi onlar…

Sonra ne oldu? 'Siz halifeliği bile geri getirebilirsiniz' deyince ipini çekiverdiler. Üstelik, ailesi Kemalist, vesayetçi güçlerin en esrarlısı Selanik Sebataycılarının Uşşakîzadelerindendi... (Bk. Soner Yalçın, Efendi-2)

Muhterem başkan, düşmana karşı daha temkinli (ihtiyatlı ve pek dikkatli) olunuz... HDP'yi mutlaka kapattırınız. Kemalislere taviz vermeyiniz. İstihbarata millet evladı dışında hademe dahi almayınız.