Övünmek gibi olmasın..

Yıl 1987.. Üzerimdeki baskılar artmış, aldığım istihbarata göre hakkımda kocaman bir “Sakıncalı Personel” dosyası tanzim edilmişti..

Yani TSK’dan, şerefli mesleğimden ihraç edilmem an meselesiydi..

Malûm, “SAKINCALI PİYADE” Uğur Mumcu'nun 12 Mart 1971 muhtırası döneminde yaşananları anlattığı kitabıdır (1977).

Peki “Sakıncalı Piyade” olur da “Sakıncalı Pilot” olmaz mı?

Pekâlâ olur da suçum neydi?

Yüz kızartıcı bir suç mu işlemiştim? Bir terör örgütüne mi kayıtlı idim?

Hayır böylesi suçlar dosyamda yoktu?

Suç olarak yazılanlar: “Atatürk ilkelerine aykırı, eşi başörtülü, sosyal toplantılarda içki içmiyor...”

“Believe it or not..” (ister inan ister inanma…)

* * *

Dosyada yazmıyordu ama halk “yüz kızartıcı bir suç” işlediğimizi düşünebilirdi..

Nitekim YAŞ kararlarıyla ihraç edilenlere pek iyi nazarla bakılmadı. Çocuklar uzun süre işsiz kaldı, komşu, akraba yardımlarıyla hayatı idame ettirdiler..

Pilotluktan hastane kararıyla ayrılmış, levazım sınıfına verilmiştim.. Üstüne bir de “sakıncalı” dosyam vardı, atılabilirdim…

Mecburi hizmetimi doldurmuştum. Muharip pilotluk sınıfından ayrıldığım için malûlen emeklilik hakkım da vardı…

Genç yaşta (32), çok düşük bir emekli maaşı ile TSK’ne veda ettim..

* * *

İşte o ayrılma döneminde (sınıf kursuna kadar) 6 ay Levazım Bölük Komutanlığı yaptım.. Görevim gereği yemekhane bendeydi..

Yemeğimi askerlerimle yiyordum.. Haliyle duâ komutunu da ben veriyordum…

Nasılsa “SAKINCALI” idim, ayrılmayı da kafaya koymuştum. Askere ilk aykırı komutu verdim: “BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM…”

500 civarındaki askerin bunu yüksek sesle tekrar etmesi gerekiyordu ama olmadı.. Çocuklar şoktaydı. “Tanrımıza hamdolsun”a alıştırılmışlardı..

Sinirlenmiş gibi yaptım, “yemeyeceksiniz, bekleyin..” dedim.. Oturdum, bir müddet sonra yeniden ayağa kalktım…

“Tekrar edecek misiniz?” diyerek komutumu yeniledim…

“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM…” Evet, tahmin ettiğiniz gibi oldu…

Bomba patlamış gibi gür bir sesle besmeleyi çektiler… “Buyrun, afiyet olsun” dedim.

* * *

Yemek sonrası da aykırı idi: “Bizlere bu nimetleri veren Allah’a hamd olsun. Sizi eline kına sürerek, “vatana kurban” niyetiyle Peygamber Ocağı’na gönderen milletimiz var olsun” dedim.. Asker “amin” dedi..

Sonra “ELHAMDÜLİLLAH” dedim.. Yine gür bir sesle “ELHAMDÜLİLLAH” patladı..

Kısacası, Gaziemir’de TSK’ne ilk ayarı çekmiş oldum.. Yani muhterem bakanım, “övünmek gibi olmasın”, biz o işi 30 sene önce yapmıştık…

* * *

Haber malûm, MSB Nurettin Canikli tarafından yayımlanan emirle, TSK’nin yemek duâsındaki “Tanrımıza hamdolsun” ifadesi “Allahımıza hamdolsun” a çevirildi…

Bitmedi.. Müjdeler olsun, bundan böyle askerî cenazelerde, (şehid törenlerinde de) bandolu cenaze marşı çalıp asabınızı bozamayacaklar…

Bundan böyle Buhurizade Mustafa Itri'nin bestelediği “TEKBİR” (tehlil) okunacak…

#harbiden: Muhterem okurlarım, bu anlattığım hatıralar, asla bir övünme değildir.. Vallahi bu satırları gözyaşıyla yazdım, “Allah bu milleti gâvur eline bırakmasın” niyet ve niyazıyla yazdım, hürmetlerimle arz ederim. 19.12.2017