Sultan II. Abdülhamid’in İttihad-ı İslam siyaseti kapsamında Kuzey Afrika bölgesinde iletişim kurduğu Rufâîyye, Şazeliyye, Senûsîyye ve Ticânîyye tarikatları ve onların faaliyetleri üzerinde durulması bugünün TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİNDE günümüzde bunların devamı olan tarikatlarla da sıkı ilişkiler kurulması gerekmektedir.

Sultan II. Abdülhamid'in İttihad-ı İslam siyaseti kapsamında Kuzey Afrika bölgesinde iletişim kurduğu Rufaîyye, Şazeliyye, Senûsîyye ve Ticanîyye tarikatları ve onların faaliyetleri üzerinde durulması bugünün TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİNDE günümüzde bunların devamı olan tarikatlarla da sıkı ilişkiler kurulması gerekmektedir. Stk'lar Diyanet, kültür faaliyetleri ortak değerler üzerinden ortak payda ile islam birliği vurgusunun önemi ve o bölgelerin kalkınmasında sömürgelerin ve yabancı yatırımcıların etkisinin kırılarak devletimizin ve iş adamlarımızın o bölgeyi ihya hareketleri kaçınılmazdır. Bu ilişkilerinde tarikatlar üzerinden kurulması geçmişten çıkardığımız dersin başarısı olacaktır. Sultan II. Abdülhamid'in Kuzey Afrika'da bulunan tarikatlarla ne kapsamda iletişim Kurduğunun bilinmesi açısından. Sultan'ın Kuzey Afrika'da İslam Birliği siyaseti kapsamındaki faaliyetleri bazı ikincil literatür kaynakların yanında Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan belgeler günümüzde strateji belirlemek için Araştırma görevlilerini bekliyor. Devletin akil olan yöneticileri bunların üzerinde çalışılmasını teşvik etmesini canı gönülden arzu etmekteyiz.

Şeyh Ebü'l Hüda Efendi ve Şeyh Zafîr Efendi Sultan II. Abdülhamid'in İslam Birliği siyasetinin önemini kavramış iki önemli şeyhtir. Sultan'ın sarayının hemen yakınında inşa ettirilen dergahlarda oturan bu iki şeyh kendilerini Kuzey Afrika ve Arabistan'dan ziyarete gelen müritleri vasıtasıyla imparatorluğun merkezine uzak bu yerler hakkında bilgi edinmişlerdir. Şifahi ve yazılı olarak Sultana sunulan bu bilgiler sayesinde saray ile çevre bölgeler arasında iletişim ağı oluşabilmiştir. Kuzey Afrika Bölgesindeki diğer bir tarikat olan Senusi lideri Muhammed es Senûsî Şeyh Zafîr ve Şeyh Ebü'l-Hüda'ya tanınan ayrıcalıkların kendisine verilmediği gerekçesiyle Osmanlı Sultanı II Abdülhamid'e karşı bir tavır sergilemiştir. Başlangıçta mesafeli bir şekilde yürütülen ilişkiler Avrupalı devletlerin ve özellikle Fransa'nın Tunus'u işgal etmesiyle birlikte zorunlu olarak yakınlaşmıştır. Tunus'un bu işgalden kurtulması için Osmanlı Padişahı ile Senûsî lideri ortak bir mücadele başlatmıştır. Kuzey Afrika'da Sultan II. Abdülhamid'e karşı duruş sergileyen ve geniş bir bölgede etkili olan Ticanîyye tarikatı, Cezayir'de Fransa sömürgesine razı olarak Sultan Abdülhamid'in İttihad-ı İslam stratejisine destek vermemiştir. Ticaniler varlıklarına zarar gelmedikleri ve dini özgürlükleri kısıtlanmadıkları müddetçe savaşmak istemedikleri için II. Abdülhamid'i İslam Birliği siyasetinde yalnız bırakmışlardır. Şeyh Hamahullah gibi İslam birliği politikasını destekleyen ve sömürge yönetimine karşı savaşan birkaç lideri dışında Ticanilerden hiç kimse II. Abdülhamid'e destek vermemiştir. II. Abdülhamid imparatorluğun hem merkezinde hem de özellikle Arap dünyası, Afrika ve Asya gibi merkeze uzak bölgelerde İslam Birliği faaliyetlerini İttihad-ı İslam politikası uygulanırken tarikat liderlerinin desteği sultan için çok önemliydi. Özellikle Kuzey Afrika'da zira sömürge devletleri AFRİKA kıtasına çökmüşlerdi.

Özellikle Kuzey Afrika'da çok sayıda müridi bulunan Senusiyye tarikatının lideri Muhammed-es Senusi'nin babasına sarf ettiği şu cümleler İttihad-ı İslam politikası için tarikat liderlerinin önemini gösterir:

'Bu kadar sultan ve ümeraya, bu kadar meşayıh ve rüesaya rağmen bugün alem-i İslam çobansız bir koyun sürüsüne benziyor. Her yerin mürşidleri, Fadılları var, lakin alem-i İslamı birleşme noktasına, bir gaye ortaklığına sevk edebilecek umumi ve hakiki bir mürşid yok. Din-i mübinimiz tevhid ve ittihad üzerine tesis edilmiş iken alem-i İslamın her tarafında ihtilaf ve ayrılık var. Her tarafı cehalet kaplamış, çünkü ulema ve meşayıhta bilgiyi, irfanı yayma emeli, din gayreti kalmamış. Bakınız Sudan ve Sahra'da hala sürülerle putperest vardır! Meskün yerlerdeki bütün mescidlerde ilmiyle amil olmayan sürülerle ulema var iken bunlar rahat; bu biçarelere hidayet yolunu göstermeyi akıl etmiyorlar! Ahval-i alemi, gelen kafilelelerdeki kulağı delik şahıslardan öğreniyorum. Her tarafta mağlub oluyoruz. Memleketler, mamureler gidiyor. İslam bir uçuruma doğru koşuyor. Bunu gören, çare düşünen yok.'