Her devletin, mutlaka her döneminde çeşitli şifreli haberleşme, yazışma sistemleri olmuştur. Yazı, haberleşmenin temel unsurudur veya en başında gelir. Dünyaya hüküm süren Osmanlı'nın da elbette bu konuda geliştirdiği yöntemler olmuştur.

Her devletin, mutlaka her döneminde çeşitli şifreli haberleşme, yazışma sistemleri olmuştur. Yazı, haberleşmenin temel unsurudur veya en başında gelir. Dünyaya hüküm süren Osmanlı'nın da elbette bu konuda geliştirdiği yöntemler olmuştur. Tabii elle yazılan bilgilerin ulaklar vasıtasıyla gönderildiğinde her hangi bir olumsuz duruma karşı tedbirler alındığı gibi telgrafın icadıyla XIX. yy'da "bilginin gizliliği" daha da önem arz etmiş ve tedbirler bu çerçevede geliştirilmiştir. Bakıldığında bembeyaz sayfa gibi görünen metinlerden tutun da boşluklar bırakılarak yazılan metinlere kadar farklı metotlar kullanılmıştır. Bu türlerde ilgili belge çeşitli kimyevi işlemler sonucunda şifreli/gizli kelimeler ortaya çıkmaktadır. Osmanlı döneminde "önemli belgeler" değil, "gizlilik arz eden belgeler" şifrelenirdi. Bir kaydın önemli olması onun şifreli olarak yazılmasına sebep teşkil etmeyeceği bilinmelidir. Devletin bekası ve bununla ilişkili gizli konular olmalı ki şifrelensin ve sadece belirli kişiler bilsin. Osmanlı'da bunun için geliştirilmiş ayrı sistemler vardı. Peki bu yazışmalar nasıldı? Öncelikle arşiv metinlerinde ve özellikle de son dönemin "Dahiliye Nezareti" kayıtlarında (daha çok telgraflarda) bir kaç farklı metodun olduğunu görüyoruz. Bugün arşiv okuyucularının gördüğü ama dikkatlerinden kaçan detaylar var. Ya da çözmek için uğraşmıyorlar, önemsiz buluyorlar. İki haneli, üç haneli, dört, beş, altı haneli sayıların yazıldığı ve bazılarının üzerinde çözümlü kelimelerin olduğu çokça metinler mevcut. Bunlar şifreli yazışma metinleridir. Sayılar üzerine yazılan kelimeler bizlere bir takım ipuçları vermektedir; bunlardan biri "metinlerin kelime kelime şifrelendiği"dir. Bu yazışma usulü gruplara ayrılmıştır. Arşivlerde bu gruplamanın yüzlerce olduğunu görebiliyor ama bu tasnifin ne surette yapıldığını bilemiyoruz. Zaten bunu bilmememiz o belgelerin şifreli olduğunun da ayrı bir delilidir. İlgili belge, gerekli makama ulaştığında belgede yer alan "kelime sayısı" adedi ve "kelime grubu" sayısına göre okunmaktadır. Grubu olmayanlar yani şifresiz olanlar "bila grup" olarak kayıtlarda mevcuttur. Aynı kelimelerin farklı gruplarda farklı şekilde numaralandırılması kelimelerin gruba göre farklı kodlar aldığını gösterir. Bir diğer şifreli yazışma; her harfe, üç basamaklı veya iki basamaklı bir sayı değerinin verilmesidir. İki veya Üç basamaklı kodlamalarda sayı değerleri belirli kurallar dahilinde sıralı geldiği gibi 1—99 ve 100—999 değeri arasında karışık şekilde kodlandığı şifrelemeler de vardır. Ebced-cifir ilmi de genel olarak tarih çıkarma (tarih düşürme) olarak bilinir. Oysa bir nev' haberleşme, mesaj-haber yollamada da kullanılmıştır. Tarihte bunun az da olsa bildiğimiz örnekleri vardır. Bunlar birlikte estetik ve zarafetin zirve yaptığı Türk kültüründe, bir evin önüne veya penceresine konulan ve her renginin ayrı bir mesaj olduğunu gösteren çiçeklerden tutun da, renkli-desenli mendillerle kız tarafından erkeğe yollanan gizli mesajların manası ve dahası. Limon suyu ile yazı yazma işini yapanlar var mı bilmiyorum aramızda. Osmanlıda gizli yazışmalar için bu metot da kullanılırdı. Sıradan kelimeler normal kalemle/divitle yazılırken önemli yerler ise limonla yazılırdı. Eğer metin, başka birinin eline geçtiyse ve bu usulden de bîhaberse, o kağıt onun için bir mana ifade etmezdi. Kayıtlarda varlığı tespit edilen Osmanlı'nın daha nice haberleşme-yazışma misalleri var. Belki bu hususta akademik bir kitap dahi yazılabilir ve yazılmalıdır da.

Haftaya görüşmek üzere kalın sağlıcakla