Ortaçağ Islâm dünyasında tasavvuf tarihinin belki en ilgi çekici sayfalarından biri olduğu kadar,  Türkiye’nin dinî-sosyal tarihinin de en önemli konularından birini teşkil eder.

Kalenderîlik: Ortaçağ Islam dünyasında tasavvuf tarihinin belki en ilgi çekici sayfalarından biri olduğu kadar, Türkiye'nin dinî-sosyal tarihinin de en önemli konularından birini teşkil eder. Yalnız Islam dünyasında değil, Türkiye tarihinde de tasavvuf teşekküllerin heterodoks kesiminin gelişim süreci büyük ölçüde Kalenderliğe bağlıdır. Hatta yalnız tek tek tarikat şeklinde teşkilatlanmış sufi birlikleri değil, ilk bakışta bu sûfî birliklerden ayrı duruyormuş gibi gözüken Yunus Emre vb. XIII. ve XIV. yüzyılın tanınmış halk mutasavvıflarını dahi, Kalenderıliği bilmeden anlamak mümkün olmayacaktır. Nitekim bugüne kadar Türkiye'de ve dışarda yapılan araştırmaların önemli bir kısmı bu yüzden yetersiz kalmıştır. Ka­lenderîlik, yalnızca zikrettiğimiz yüzyıllarda değil, müteakip yüzyıllarda bile Orta Asya'dan Anadolu'ya ve hatta Rumeli'ye kadar popüler sûfîliği sanıldığından çok daha fazla kucaklamış bir üst sûfî mekteptir. Burada Kalenderîlikten kastımız, yalnızca, ilk önce İran'da bu isim altında ortaya çıkıp yayılan tarikatı değil, Kalenderiyye adını taşımamakla beraber başka isimler altında görülen, Yeseviyye, Hayderiyye ve Vefaiyye vb. öteki sûfî teşekkülleri de içine alan bu büyük mektebin kendisidir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu dönemi itibariyle bizi en çok ilgilendiren Bektaşiliktir. Bugüne kadar Bektaşîlik üzerinde yüzlerce araştırma yayınlanmış olmasına karşılık, ona temellik etmiş çok daha geniş çaplı ve bütün bir İslam dünyasına yayılmış bir akımın devre dışı kalması ilk bakışta şaşırtıcı geliyor. Ama galiba bunun belki en belli başlı sebebi de Kalenderîliğin bu kadar geniş ve köklü bir tasavvuf akımı olmasına rağmen, mahiyet ve öneminin kesinlikle hala anlaşılmamış bulunmasıdır. Kalenderîlik aşağı yukarı XI. yüzyıldan beri İslam dünyasında tasavvuf akımlarının en eskilerinden ve sosyal hareketlerle en yakından ilgisi bulunanlardan biri olarak dikkati çeker. Hem eskiliği, hem de klasik tasavvufun muhalif kanadını oluşturması sebebiyle daha çok eskilerden beri, başta tasavvuf kaynakları olmak üzere, yazılı kaynaklarda yer almıştır. Kalenderîliğin tasavvufî telakkilerini bize yansıtmak bakımından önem taşıyan Kalendernameler'i zikretmeliyiz. hatta tarihî kıymet itibariyle belki daha da önemli bir başka kalenderî kaynağı, Osmanlı devrine ait olup XV. yüzyılda kaleme alınmıştır. Zamanın ünlü Kalenderî şeyhi Otman Baba (1478) ve etrafındakileri anlatan bu eser, Velayetname-i Otman Baba adını taşır. Bir adı da Velayetname-i Şahi olan bu kitabın yazarı, bizzat Otman Baba'nın halifelerinden Küçük Abdal olup, şeyhinin seyahatlerini ve yaptığı işleri, söylediği sözleri menkıbevi bir üslûpla adeta günü gününe kaydetmek sûretiyle eserini meydana getirmiştir.XV. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda Kalenderîler 'in hayat tarzlarım, inanç, düşünce ve telakkilerini, birbirleriyle ilişkilerini ve rekabetlerini, temasta oldukları çevreleri ve insanları, belli başlı Kalenderî şeyhlerini ve tekkelerini adeta yarı-belgesel bir nitelikte bize aktaran cidden çok kıymetli bir kaynak olan bu eser sayesinde, Osmanlı dönemi Kalenderîliğini oldukça iyi tanımaya imkan sağlayabiliyoruz. Kaba ve kalın hatlarıyla, yaşadığı toplumun nizamına karşı çıkarak dünyayı kaale almaya değer görmeyen ve bu düşünce tarzını günlük hayat ve davranışlarıyla da açığa vuran tasavvuf akımına Kalenderlik veya Kalenderîlik denebilir. Ancak bu kısa ve çok kalın hatlı tarif, islam dünyasının muhtelif zaman ve mekanlarında yaşamış olup kendilerine değişik isimler verilen, lakin genelde Kalender veya Kalenderî olarak anılan bu akım mensuplarını tam anlamıyla nitelemeğe yeterli değildir.diğer yazımızda görüşmek üzere YA SELAM

Sosyal Medya hesablarımız: youtube/İbrahim Yerlikaya

twitter @muabbiri facebook/ibrahim yerlikaya

instagram/değişim uzmanı