OSLO-HABUR-MEGRİ MEGRİ-BARZANİ

Türkiye yaklaşık son bir yıldır Batı ve ABD tarafından yoğun bir ekonomik saldırı ve dolar manipülasyonları ve oyunları ile karşı karşıyadır.

Açık açık tehdit edilmekte, Bakanlara yaptırım uygulanmakta, ekonomik olarak çökertileceği, belirtilmekte, çeşitli ürünlere ek vergiler konulmaktadır vs. Siyasi, askeri, stratejik ve enerji bağlamlarında da köşeye sıkıştırılmış ve abluka altına alınmaya çalışılmaktadır. Terörle ve enerji oyunlarıyla güneyden ve Akdeniz'den çevrelenmeye, ya kendi çıkarlarına hizmet eder pozisyona çekilmeye, ya da Milli çıkarlarından diplomaside ve sahada vazgeçmemesi halinde ise izolasyon politikalarına maruz bırakılmaya çalışılmaktadır.

Aynı oyunlar Rusya'ya da yaklaşık 10 yıldır Batı ve ABD tarafından oynanmaktadır. Bunu biliyoruz. Rus rublesi sürekli değer kaybetmekte ve şu an itibariyle 1 dolar 64 Rus Rublesi etmektedir. En son seçimlerden bir önceki seçimlerde Putin % 64, en son seçimlerde ise % 76 oy oranı ile seçildi. Yani Ruslar kendilerine karşı oynanan uluslararası oyunu gördü ve seçimlerde tavrını ortaya koydu. Ama bizim cüce muhalefet hala oyunu göremedi. Bu yaklaşım karşısında cüce muhalefetin tutumuna baktığımızda çok kısır, basit, gerçeği göremeyen, ezber tekrarlayan bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin beka sorunu olmadığını, mutfakta yangın olduğu, domates ve patlıcan fiyatlarında aşırı enflasyon olduğu tezini işleyerek bunun da sorumlusunun beceriksiz Hükümet olduğunu belirtmektedir. İstifçileri, stokçuları, rantiyecileri, halkın ve yetimin cebindeki paraya göz koymuş, % 700, 800 kar peşinde koşan, buna da serbest piyasa diyen ahlaksız ve vicdansızları görmemekte hala ısrar etmektedir.

Sınırsız kar amacı güdülmesi, aşırı kazanç peşinde koşulacak bunun için her yolun mubah sayılması ekonomik liberalizm, serbest piyasa ekonomisi olamaz. İnsanı yok sayan, ezen, vahşi çarkları arasında yiyip kemiren ve bitiren bir sistem ve ekonomik düzen olamaz ve uzun ömürlü yaşayamaz. Bunun böyle kabul edilmesi mümkün değildir.

Bu bağlamda çözüm, sınırsız liberalizm değil, kontrollü liberalizm çerçevesinde olacaktır ve bu sorunları çözecektir.

Bizim cüce muhalefet yaklaşımı, vahşi kapitalizmin, ekonomik saldırı ve dolar oyunlarının, beka sorunlarının olmadığı, her şeyin sorumlusunun hükümet olduğu, beceriksiz iktidar olduğunu yönündedir. Yani hırsızın suçu yok, her zaman ev sahibi suçlu…

Gerçekleştirilecek seçimlerde yukarıdaki hususlar bağlamında cüce muhalefetin yaklaşımı şu: Deniz bitti, gemi karaya oturdu, artık başka gemilerle yol almak lazım. Bu gemide bugünkü iktidar, terörle müzakere edenler, doları fırlatanlar, domates ve patlıcan fiyatlarının artmasının sorumluları olmayacak tezi… Bu yaklaşıma baktığımızda ise basit ve kısır döngü olduğunu, sapla samanın karıştırıldığı, katıksız bir irrasyonalite söz konusu olduğunu görürüz.

Yol alınacak başka geminin içinde, “YPG-PYD -PKK terör örgütü değildir, YPG-PYD-PKK Türkiye'ye saldırmaz, teröre karşı Kuzey Suriye'de Mehmetçikler omuz omuza mücadele eden ve Mehmetçiğin ölümüne işbirliği yaptığı ÖSO'ya terörist, Türk Askeri Afrin'de işgalcidir, terör İslam Dünyasından kaynaklanıyor, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz diyenler Mustafa Kemal'in İTLERİ'dir, Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, YPG-PYD-PKK Fırat'ın batısına geçecek siz(DEVLET) de mal mal bakacaksınız, PKK sizi tükürüğü ile boğar, biz sırtımızı YPG-PYD-PKK’ yaslıyoruz, PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz, PKK bizim canımızdır ve biz onlarsız nefes alamayız, darbe olursa tankın üzerine ilk ben çıkarım demesine rağmen 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminde darbecilerle anlaşıp tankların arasından sıvışıp kaçanlar, 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminde darbeci tankları alkışlayanlar, 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminde ATM lere koşanlar, 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminde marketlerde makarna ve patates kuyruğu oluşturanlar, 15 Temmuz işgal ve darbe girişiminde sela okuyan imamı tartaklayanlar…”
Olacak mı? sorusuna cüce muhalefet cevap verememektedir.

Bu gemide yukarıda sayılanlar olacak mı olmayacak mı? Soru bu!

Yola mevcut gemi ile mi, yoksa yeni bir gemi ile mi devam edileceğine, gemiye kimlerin binecegine her zaman halk karar verir.

Nedir bu durum? Muhalefet PKK çocuğu HDP ile neden işbirliği yapıyor, teröriste neden terörist denmiyor, Belediye meclisi üyeliklerine neden PKK, DHKP-C ve FETÖ soruşturmalarına konu olmuş ve terörü destekleyen ile hendekçi teröristlere selam gönderen ve hendekçi teröristleri çukura gömen Devlete katil diyenler aday gösteriliyor...? sorularına ise hep aynı mavra, ezber, kısır döngü ve papağan gibi aynı şeyler tekrarlanarak konu anlamsızca saptırılmaktadır. Çalınan hep aynı terane ve aynı caz!

Ama iktidar da PKK ile masaya oturdu, Oslo'da görüştü, Habur'da teröristleri davulla zurna ile karşıladı, Şivan Perver ile megri megri türküsü söyledi, Barzani’yi kırmızı halıda karşıladı, tarihte FETÖ’yü en fazla destekledi vb. gibi zırva, gerçek dışı ve analitik değerlendirmeden uzak, dangalakça bir yaklaşım ileri sürülmektedir.

Oslo, Habur, megri megri, Barzani, kırmızı halı vb. sorgulamadan uzak, zihin konforu içinde analitik sistematikten uzak yaklaşımlar söz konusu.

Bu hususta bir de FETÖ ile ilgili cüce muhalefetin yaklaşımına değinmeden geçemeyeceğim. Bu yaklaşıma göre 17-25 Aralık 2013 yargı ve emniyet darbe girişimi ve 15 Temmuz 2016 işgal, istila ve darbe girişiminden önce, yani toplumda cemaat ve hizmet hareketi olarak görülürken F tipi ve terör örgütü idi, yok edilmeliydi; ancak darbe ve işgal girişiminden sonra ise hain ve düşman uşağı oldukları gün gibi ortaya çıktıktan sonra hunharca “kontrollü darbe, FETÖ'yü iktidar besledi, binlerce mağdur, asker içeri atılıyor” söylemleri ile FETÖ korunmalı ve aklanmalıydı. Ancak onunla işbirliği halinde iktidar alaşağı edilebilirdi. Yani muhalefetin gözünde bu güruh cemaatken terörist, hain olduğu ortaya çıktığında ise mağdurlar topluluğu oldu.

Yukarıda ileri sürülenler, sosyal demokratlar tarafından da son 30 yıldır dile getirilen “terör askeri ve güvenlikçi yöntemlerle değil, siyasi görüşme ve diyalog yöntemleriyle bitirilebilir” görüşüne de paralel, dış güçleri dahil etmeden, Devlet aklı ve kararıyla hayata geçirilen, Milletin de % 80’nin de desteklediği çözüm sürecinde olanlardır. Amacı da teröre silah bıraktırmak ve sınırların dışına çekilmesinin sağlanması idi. PKK'nın ihanet etmesi üzerine Devlet de 7.500 teröristi toprağın altına gömdü. Hatasını anladı. Ogün çözüm sürecinin amacı terör örgütüne silah bıraktırmaktı. İttifak yaparak oy arttırmak değildi. Eğer dün yapılanın hata olduğu düşünülüyor ise bugün utanç ittifakı niye? Biz PKK'nın da oyuna talibiz demek, PKK çocuğu HDP ile gizli ittifak yapmak niye?

Tüm bu soruların karşısında düşünmeden ve beyni sorgulamadan aynı saz, aynı caz çalınıyor.

Oslo, Habur, megri megri, Barzani, kırmızı halı…

Biz HDPKK, DHKP-C’ li meclis üyesi adayı gösteriyoruz ama, siz doğrudan teröristi aday yapıyorsunuz, şu adayın kardeşi kim? bu adayın amcası kim? vb. ipe sapa gelmez sorularla abuk sabuk bir yaklaşım sergilenmektedir.

Suç bireyseldir. Kimseyi bağlamaz. Genelleme akıldışı ve vicdana aykırıdır. 79 yılda ne kadar hukuk var idiyse şimdi de ondan daha fazla hukuk var. Çünkü her 10 yılda bir darbe ve ekonomik krizlerle insanlar ve insan hakları katledildi.

Türkiye'de birinci sorun ekonomi ve patlıcanın fiyatı değil, beka sorunudur. Çünkü Batı ve ABD ülkemizi doğudan, güneyden , Akdeniz'den, Egeden kuşatmaya çalışıyor. Bugün Doğu Akdeniz'de Türkiye haricinde 11 Ülkenin 34 savaş gemisi var. Doğu Akdeniz'e kıyısı olmayan bu ülkelerin burada ne işi var? Hedef nedir, kimdir? Ortadoğu ve Doğu Akdeniz enerji kaynakları; Suriye, Irak, İran ve tabi ki Türkiye'dir. Nihai hedef Türkiye'dir.

Terör nedeniyle 42 bin insan hayatını kaybetti. Suriye’de PKK'yı 60 bin kişilik korsan ordu yaptılar. 15 Temmuzda FETÖ uşağıyla işgal, istila ve terörist darbe girişiminde bulundular ve 250 yurttaşımızı şehit ettiler.


YPG-PYD-PKK’nın attığı 700 roketle 21 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Şimdi soruyorum, sezainin "Mansur ve Ekrem bilecek ki kazanmışsa bizim oyumuzla kazanmıştır, bizi yok sayamazlar" itirafı ile PKK çocuğu HDP ile ittifakları ortaya çıkan,
“YPG terör örgütü değildir, YPG-PYD-PKK Türkiye'ye saldırmaz, terör İslam dünyasından kaynaklanıyor, Türk askeri Afrin'de işgalcidir, başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz, PKK'yı terör örgütü olarak görmüyoruz, PKK olmadan biz nefes alamayız, biz sırtımızı YPG-PYD-PKK’ya yaslıyoruz, Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyenler Mustafa Kemal'in İTLERİdir…”
Diyenlerle aynı gemide misiniz, değil misiniz???
Bu sözleri söyleyenleri destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz???

Cevaplanması gereken can alıcı sorular bunlardır. Ancak bu soruların cevapları veya cevapsızlıkları gerçeği ortaya çıkaracaktır.

Soruların cevaplarını bulamaması zaten gerçeği ortaya çıkarmış, malumu ilan etmiştir.

Emin olunmalıdır ki, bilinmelidir ki Müslüman Türkiye/Türk Milleti güneş gibi olan gerçeği biliyor; yapılan sirk oyunlarını, kılı kırk yararcasına ve sütün içindeki ak kılı fark edercesine, keskin aklı ve gözüyle görüyor.