Temmuz ayının sonu bir kâbus gibi çöktü ülkemizin başına…  Allah’ın her türlü nimetle bezediği cennet yurdumuz, Türkiye’miz;  28, 29, 30 Temmuz 2021 tarihlerinde yoğun olarak bir büyük felaketi, yangın felaketini, yaşadı, yaşıyor.

Temmuz ayının sonu bir kabus gibi çöktü ülkemizin başına… Allah'ın her türlü nimetle bezediği cennet yurdumuz, Türkiye'miz; 28, 29, 30 Temmuz 2021 tarihlerinde yoğun olarak bir büyük felaketi, yangın felaketini, yaşadı, yaşıyor. Kayseri'de başlayan yangın, hızla güneye inerek Osmaniye, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın illerimizi içerisine alan bir büyük felakete dönüştü. Aynı zaman diliminde İzmir, Kahramanmaraş, Edirne, Kütahya, Kilis, Balıkesir, Kocaeli, Kastamonu, Sakarya, İstanbul, Kocaeli, Hatay, Bursa, Diyarbakır, Manisa, Çanakkale, Elazığ, Kırıkkale illerimizde ciğerlerimiz olan ormanlarımız yandı. Üç gün içerisinde art arda gelen bu büyük yıkımın ardından hemen herkesin kafasında iki soru oluştu: birinci soru, yangınların sebebi; ikincisi soru neden önlenemiyor olduğu.

Bilirsiniz, orman yangınlarının %90'ının sebebi insandır. Yıldırım düşmesi, çok yüksek sıcaklık, yanardağ patlaması gibi doğal olaylar sonucu da orman yangını çıkar; ancak ülkemizdeki son orman yangınlarının doğal olarak çıkmadığı ortada. Geriye ne kaldı? İnsan…

Ciğerlerimizi yakan orman yangınlarının sebebi insan olunca iki soru daha takılıyor insanın kafasına… Son yangınların sebebi ihmal ve tedbirsizlik mi yoksa sabotaj mı?

Antalya/ Manavgat'ta nerede ise orman kalmadı. Üç vatandaşımızın ölümüne onlarca vatandaşımızın da yaralanmasına sebep olan Manavgat yangını üç gün geçmesine rağmen bir türlü kontrol altına alınamadı. Evler yandı, bırakın ormanda yaşayan kuşları, yaban hayvanlarını, böcekleri evin geçimini sağlayan hayvanlar da sahiplerinin gözleri önünde cayır cayır yanarak telef oldu.

Can ve mal kaybının yüksek olduğu Manavgat'ta aynı anda dört noktada yangın çıkması oldukça düşündürücü… Sabotaj olma ihtimali yüksek. Manavgat, denince aklımıza yeşilin her tonu ile bezeli bir güzel yurt köşesi ile birlikte su gelir. Şelaleler gelir. İnsanın ruhunu okşayan, ona yaşama şevki veren şelaleler. Türkiye'mizde belki de suyu en bol olan ilçedir Manavgat. Ateşin düşmanı nedir? Elbette ki su… Peki, suyu böylesine çok bir ilçede muhtemel bir yangın için gerekli önlemler alınmış mı? Soruyu bütün ülkemizi göz önüne alarak genişletelim. Türkiye'de olası bir yangın için ne gibi tedbirler alınmış. Tarım bakanı sıralıyor: Efendim yangına 1 uçak, 19 helikopter, 192 arazöz ve 2 dozerle müdahale edildi. Peki, yetti mi? Yetmediği ortada… Demek ki devlet olarak muhtemel bir yangın için gerekli önlemler alınmamış. Akdeniz kuşağındaki diğer ülkelere bakıyoruz. Yunanistan'ının 20, İtalya'nın 19, Fransa'nın 26, İspanya'nın 17 yangın söndürme uçağı var. Peki, Türkiye'mizin? Efendim, kiraladık, Rusya'dan iki kiralık uçağımız var. Kiralık iki uçak!… Ancak bu sıraladığım ülkelerden hiç birinin devlet başkanına tahsis edilmiş muhalefete göre 16, iktidara göre 8 özel uçağı yok.

Ben, yurdunun ormanını, ağacını, çiçeğinin kokusunu, böceğinin sesini, suyunun akışını seven emekli bir öğretmenim. Amacım, ne siyaset yapmak ne de alkış toplamak. Amacım ülkem ve insanım için her zaman ve her zeminde doğruları söylemek… Ha sözlerim bazılarına batacakmış; varsın batsın. Devleti yönetenler maalesef öngörüsüz insanlar. Şimdi ciğerlerimizi kavuran bu son orman yangınları için ister terör örgütünün koku yaratma teşebbüsü ve sabotaj deyin; ister yangınları toplumsal bilincin eksikliğine bağlayın isterseniz insanımızın cehaleti, tedbirsizliği, duyarsızlığı olarak yorumlayın sonuçta ülkemizin güzellikleri olan ormanlarımız yandı mı? Yandı. Kül oldu mu? Oldu. Peki, çözüm? Çözüm devlet, devletin yönetenlerin öngörüsü, liyakati, basireti… Çözüm; devletin ilgili kurumları… Çözüm devlet olunca çözmeyip bir büyük felakete kapı aralayan da devlet oluyor elbet. Bir taraftan maden arama ruhsatı verecek ve göz göre göre ormanlarımızı yerli ve yabancı şirketlerin insafına terk edeceksiniz diğer taraftan muhtemel bir orman yangını için gerekli tedbirleri almayacaksınız, öte yandan vatan, millet. Sakarya… Ardından da beka…

Evet, ormanı yakmak bir insanlık suçudur. Ancak olası bir yangın için gerekli önlemleri almamak da bu suça iştiraktir. Şu gerçek ki suça iştirakte devleti yönetenler, suçüstü yakalanmıştır.