Ordinaryus, emeritus ve saire...

Baştacımız gerçek ilim adamları konu haricidir. Bunu hasseten zikredelim ki, bizi de “yükseğe çamur at yüksel” eziklerinden sanmasınlar.

Muhterem sahici alimlerimizin affına mağruren ifade edeyim ki, “profesör” lafına gıcık kapıyorum. Bendenizin çoğuna FASAFİSÖR dediğim bu ünvana ilâve ve yine ecnebi kökenli ön ünvanlara da fena halde gıcığım..

Ordinaryus meselâ... Latince kökenli bu unván; “nizamî, usule uygun” demekmiş. Biraz da yanlış olarak “hocaların hocası veya profesörlerin hocası” zannedilen bir akademik unván.

Ordinaryus, Türk üniversitelerinde (evrenkentlerinde, dârülfinunlarında en az beş (5) yıl profesörlük yapmış, hazık (uzman) olduğu sahada akademik makaleler yayınlamış, ilmî gayretiyle yeni bilgilere ulaşmış ve öğrenmeyi kolaylaştıran metotlar ortaya çıkarmış bilim adamlarına verilen bir unvandı.

Benim gibi emekli bir subay iseniz bu titr (unván) için “akademik mareşal” (Akm. Ali Fuad Başgil meselâ) bile diyebilirsiniz.. Nasılsa artık (eskilerin ünvanları bâkî kalsa da) ordinaryus (Ord.) yok!

**

Emeritus ise, emekli olmuş üst düzey bu akademisyenlerden bilim aşkı devam edenler için görevlerine devam imkânı sağlayan bir özenti ilâve...

Ecadımız bunlara ihtiyaç duymamıştı. Zira onlarda zaten “emeklilik” diye yaşlılık keyfisi bir dönem yoktu... İlim adamı, ömrünün sonuna kadar hakanlar, vüzera dahil, herkesten saygı görür ve sağlığı elveriyorsa istediği gibi ilmî çalışmalarına devam edebilirlerdi..

**

Türkiye’de Kemalist sistem eğitim ve öğretimi mahvetmiştir! Zeki, çok zeki, deha sahibi çocuklar tahsil ile (!) geri zekalı oluyorlar.

Artık o eski ilim adamlarına hasret yaşayacağız. Bu eğitim sisteminin doğrudan kabahati sayılmaz.. Her alanda olduğu gibi eğitime de baskı kuran Moiz Kohen Kemalizmi mihverli düzenin eseri hal-i pür melâlimiz.

İLİM İslâm dininde en büyük paye. Mehmed Zahit Kotku’nun (k.srh) “Cennet Yolları” isimli kitabında yer alan bir hadîs-i şerîf’te,

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), ilim adamlarına ahirette de soru sorulacağını, meselâ Cennet’te Allah’tan neler istenmesi gerektiği ve daha birçok konularda danışılacağını haber verdiğini anlatmıştır.

İdris isminin mánâsı çok ders sahibi demek...

İlim adamının derecesini hocaları belirler.

Yani meselâ bir talebe (öğrenci) dersiâm (müderris, halka açık ders veren) payesi alacaksa ona bu rütbeyi bu ünvanı hocaları verir.

Son devrin büyük fıkıh alimi; Büyük İslâm ilmihali ve Hūkûk-ı İslâmiyye Istılâhât-ı Fıkhiyye Kámusu müellifi merhum Ömer Nasuhî Bilmen hocaefendi, Ord. Prof. Sıddık Sami Onar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi dine uzak kişilerin bile methettiği büyük bir dersiâm idi...

Dr. Ali Kemal Belviranlı, “Istılâhât-ı Fıkhiyye Kāmusu İbnülemin Mahmud Kemal’in önsözüyle başlar ve İbnülemin orada Sıddık Sami’ye “eğer bu eseri yayımlarsan öbür tarafta belki işine yarar” dediğini rivâyet eder.

Yüce Allah (c.c), Ehl-i Sünnet ve cemaat, icazet sahibi hocalarımızı ziyade eylesin... Rabbim yeni nesillere ceddimiz gibi ilim aşkı ihsan eylesin, onları günümüzün şehvet tuzaklarından korusun... Amin.

#harbiden: İlim seviyesi, ülkelerin istikbâline mihenk taşıdır...