Ölüm korkusunun kabusa döndüğü şu günlerde ölüm konulu bir yazı yazmak felaket tellallığı yapma olarak görülebilir. Kim nasıl görür onu bilemem; kim nasıl görürse görsün ben bu yazıyı bile isteye yazıyorum.

Ölüm korkusunun kabusa döndüğü şu günlerde ölüm konulu bir yazı yazmak felaket tellallığı yapma olarak görülebilir. Kim nasıl görür onu bilemem; kim nasıl görürse görsün ben bu yazıyı bile isteye yazıyorum.

Çünkü, tüm insanlığın ittifakla kabul ettiği, hiç ayrılığa düşmediği tek şey; ölüm gerçeğidir. Her insanın ölüme karşı boynu bükük, ölüm karşısında çaresizdir. İnsanlar bu gerçeği bilmelerine rağmen büyük bir kısmı ölümden korkmakta hiç ölmeyecekmiş gibi de dünyanın gizemine kapılarak esas olan ahireti ise hesaba katmamaktadır.

İnanan insanlarda her insan gibi uzun yaşamak ister ve ömrü veren Allah(cc)'a hayırlı uzun ömür vermesi için dua eder. Ancak, gerçek iman sahipleri ölmekten daha çok; imansız ölmekten korkarlar.

Bunun yanında Allah(cc) dostları ölüm olayına diğer insanlardan daha farklı bakarlar. Mevlana Hazretleri ölümü 'Şeb-i Aruz' yani Rabb'ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak inandığı için 'Düğün Gecesi' olarak görüyor.

Allah(cc) dostları için ölüm Allah(cc)'a kavuşma olduğu için onlar ölmekten korkmazlar.

-Onlar korkmadığı halde insanlar ölümden niye korkar?

Aslında tüm insanlar kendine özellikle de canına zarar verebilecek gerek hastalık gerekse diğer etkenlerden korkarlar. Çünkü, insan için canı çok çok kıymetlidir.

Bir de şairler var ki, onlar ölüm olayına ayrılık tarafından bakarak bu ayrılığı hüzünlü dizelerde dile getirmişlerdir. Ölüm ve ayrılık konulu şiirler insanları hep duygulandırmıştır. 'Ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı' gibi.

Yahya Kemal Beyatlı 'Sessiz Gemi' şiirinde bu hüzünlü geri dönüşü olmayan yolculuğu şöyle dile getiriyor;

'Artık demir almak günü gelmişse zamandan/Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan/Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler/…/Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler/…/Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,/Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden'

Kesin olan bir şey var ki, 'giden sevgililer geri dönmeyecek'; ancak, 'her biri memnun mu yerinden' işte orası meçhul ve bizim açımızdan üzerinde durulması gereken en önemli husus da burası!

Yazılarımda bu husus üzerinde çok duruyorum; çünkü, her gidenin yerinden memnun olmadığı gerçeğine üzülüyor ve giden tüm insanların memnun olmasını istiyorum. Bunun yolunu kendi bilgi ve seviyem nispetinde dile getirmeye de gayret ediyorum.

Ölüm, Deist, Ateist ve tüm inançsızların inandığı gibi bir son olmayıp yeni ve ebedi hayatın başlangıcıdır. Allah(cc); 'Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi imtihan olarak hayır ile şer ile de deniyoruz. Ancak, bize döndürüleceksiniz' (Enbiya,21/35) buyurarak, ölümün son olmadığını açık ve net olarak kullarına bildirmektedir.

Son olsaydı tadılacak bir şey olmazdı, bunun kaçışı yok; er veya geç her canlı ölümü tadacak. Öyleyse ki şüphesiz öyle; neden dünyanın geçici hayatına, hiç ölmeyecekmiş gibi kaptırmış gidiyoruz?

-Dostlarım, hiçbir şeyin kıymeti yok; dünyanın malı, mülkü, makamı, şanı şöhreti kısaca her şeyi boş, hatta bomboş!

Yunus Emre Hazretleri, 'Mal sahibi mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi/Mal da yalan mülk de yalan/Var gel biraz da sen oyalan' sözleriyle bunu ne güzel de dile getiriyor.

Gelin şu gelip geçici dünyaya çalıştığımız kadar ebedi olan dünyamızı kazanmak için de çalışalım. Yapılması gerekenleri yapmanın ve yapılmaması gerekenleri yapmamanın gayreti içinde Yüce Allah(cc)'ın huzuruna iyi bir kul olarak çıkalım.

Dün, hatası ve sevabıyla geçmiş, geçen günleri geri getirmek mümkün de değil; yarının ise ne olacağı belli olmayıp yarını yaşayacağımıza dair bir garantimiz de yoktur.

Öyleyse, gün bugün; saat bu saat; an bu andır. İnsan ancak içinde bulunduğu anı değerlendirme imkanına sahiptir. Koronavirüs kaynaklı ölüm korkusunun sardığı şu günleri fırsat bilerek gerçek anlamda Müslüman olmaya çalışalım.

İnsanı aldatan sonu gelmez emellerden ve ölçüsüz dünya sevgisinden kurtulmanın tek yolu; ölümü hatırdan çıkarmamaktır. İmansız gitmekten korkulmalı; dünyada bir insanın başına gelebilecek en büyük tehlike; imansızlıktır.

Gerek sağlığımıza ve gerekse imanımıza yönelik her türlü tehlikeye karşı da azami derecede tedbirlerimizi ihmal etmeyelim.