Olmalı!

Seni anlayan biri olmalı hayatında. Her şeye rağmen seni dinleyen, sesiyle huzur veren, yokluğunda bile elini bırakmayan, varlığıyla mutlu edebilen, gülüşüyle içini ısıtan, yakınken hasret, uzakken özlemin olan.

Hayat bazen verdiği sözleri tutmaz. Tutsa bile ulaşılmaz kılar. Kimi zaman umut ettiklerimiz, kimi zaman da umulan şey aldatır bizi. Bir eliyle verdiğini diğer eliyle alır. Hayaller kurdurur, kocaman hayaller... “Ama”larla kaybettiklerimizi, “keşke”lerle kazandırmaya çalışır adeta. Öylesine korkarız ki güzel olan şeyleri yaşamaktan, yarınlarımızdan, kaybetmekten, kaybedeceklerimizden. Unutturur bize bu dünyada bir masal olduğumuzu ‘bir varmış’la başlayıp ‘bir yokmuş’la biten. Farkında değiliz belki de ama, hayat denen bu kısır döngü bizlere yine de ikinci bir şansı verir. Adına da YARIN denir. Peki biliyor muyuz bu günümüzün, dünümüzün, yarınımızın, sevdalarımızın kıymetini? Başarabiliyor muyuz küçük şeylerden mutlu olmayı, yaşayabiliyor muyuz özlemlerimizi, aşklarımızı. Seslemebiliyor muyuz yürekteki gönül tellerimize? Olmuyor değil mi yapamıyoruz... Canımız bile emanetken kaybedecek neyimiz olabileceğini hiç düşündünüz mü? Biliyor musunuz!


Hayat öğle kötü bir öğretmendir ki önce sınav yapar, sonra ders verir. Doğru cevapları yoktur aslında. Ertelemeyin mutluluklarınızı, sevdalarınızı, hayatınızda tekrarları yaşamak istemiyorsanız
Senaryonuzu değiştirin. Yazan da siz olun, oynayan da. Demir tava geldiğinde kömür biter, akıl başa geldiğinde ömür biter unutmayın. Varsa içinizde gizli kalmış sevdalarınız seslenin ona... “Sen benim; bugünüme şükür, yarınıma dua edişim, azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin” deyin… Haydi şimdi yapın bunu…
Ertelemediğiniz güzellikleri yaşamanız umuduyla sevgiyle kalın...